- atık
isim Hastane, ev, fabrika vb. yerlerde kullanılmış, artık işlenemez veya çevre için zarar oluşturan her türlü madde
- artık
sıfat İçildikten, yenildikten veya kullanıldıktan sonra geriye kalan
- ziyan
isim Zarar"Ziyanımız, ölçülere sığmayacak kadar büyüktür." - R. E. Ünaydın
- çöp
isim Saman inceliğinde herhangi bir sap, dal veya tahta parçası"Köşk o kadar sessizdi ki yere bir kibrit çöpü düşse çıkardığı ses işitilebilirdi." - P. Safa
- kayıp
isim Kaybolma, yitme, yitim
- çöl
isim Kumluk, susuz ve ıssız geniş arazi, sahra, badiye"Koskoca çölü, yapı ve bahçelerle donattık." - F. R. Atay
- kaybetmek
-i Yitirmek"Hemen Yunus'un gençliğinde yavuklusu iken kaybettiği güzel kızı hatırladım." - A. Kabaklı
- Halı
Halı; atkılarının atılmasından sonra üzerine desene göre istenilen hav yüksekliğinde iplerin geçirilerek düğümlenmesi ile yapılan ev içinde ve genellikle yer örtüsü olarak kullanılan eşyadır. Bazı evlerde de duvarda görülür
- boş
sıfat İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
- öldürmek
-i Bir canlının hayatına son vermek"Beni öldürmek için birisi fazla bile / Ancak onun elinden çıkar böyle haile" - F. N. Çamlıbel
- ıssız
sıfat Kimse bulunmayan veya az kimse bulunan, tenha, yaban"Köşkün bütün odaları ıssız." - P. Safa
- viran
sıfat Yıkık, harap"İleriye baktı, harabe. Şu tarafa baktı, viran bir kemer." - A. Gündüz
- zayıflamak
nsz Zayıf duruma gelmek"Biraz zayıflamış, kolalı beyaz yakalığı bollaşmıştı." - C. Uçuk
- harcamak
-i Bir iş görmek veya bir şey satın almak için parayı elden çıkarmak, sarf etmek"İki maaşımı hastalığına harcadığım talebe, sonbaharla beraber ölmüştü." - S. F. Abasıyanık
- çorak
sıfat Verimli olmayan (toprak)"Biz geçtiğimiz zamanlar Sina Çölü, Peygamber Musa'nın geçtiği zaman kadar ıssız, boş, kuru ve çoraktı." - F. R. Atay
- fire
isim, ticaret Ağırlık yitimi
- zayıflatmak
-i Zayıf olmasına yol açmak"Zayıflamaktan değil, onu zayıflatmaktan çekinmiyordum." - F. R. Atay
- harap
sıfat Bayındırlığı kalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran"Mezarlığın ortasında altı adet mermer sütunlu harap bir kümbet göze çarpar." - S. M. Alus
- hurda
isim Eski maden parçası"Sonra birdenbire duruluvermiş. Oturmuş demir hurdaların üstüne." - N. Hikmet
- aşındırmak
-i Aşınmasına yol açmak
- tüketmek
-i Kullanarak, harcayarak yok etmek, bitirmek, yoğaltmak"Titreyen elleri baş ucundaki sürahiye gide gele içindeki suyu tüketmişti." - E. E. Talu
- israf etmek
gereksiz yere harcamak, savurganlık etmek, tutumsuzluk etmek"İsraf ve sefahat içinde yaşamaya başlamıştı." - Y. K. Karaosmanoğlu
- savurganlık
isim Tutumsuzluk"Bu göze görünmeyen güçlü finans canavarları, savurganlığı teşvik ediyorlar." - A. Boysan
- aşınmak
nsz Birbirine sürtünerek incelmek
- süprüntü
isim Temizlik yapıldığında toplanan toz ve çöp, çer çöp"Elinde tuttuğu, içi süprüntü dolu faraşı merdivenlerin dibine boşalttı." - E. E. Talu
- harap etmek
harap duruma getirmek"Mezarlığın ortasında altı adet mermer sütunlu harap bir kümbet göze çarpar." - S. M. Alus
- israf
isim Gereksiz yere para, zaman, emek vb.ni harcama, savurganlık"İsraf ve sefahat içinde yaşamaya başlamıştı." - Y. K. Karaosmanoğlu
- döküntü
isim Dökülmüş, saçılmış şeyler"Onlar kendi küfleri, kendi yırtık pırtıkları, kendi döküntüleriyle yaşayabiliyorlar." - Y. K. Beyatlı
- beyaban
isim Çöl
- harabiyet
isim Haraplık"Beyin korteksinin harabiyeti sonucu bir olguyla karşı karşıya imişiz." - T. Dursun K
- heba olmak
boşa gitmek, ziyan olmak
- heder
isim Karşılığını alamama, boşa gitme, ziyan olma
- heder olmak
boşa gitmek, boşuna geçmek
- savurma
isim Savurmak işi"Adam ise eldivenli eliyle zırhın öbür ucuna yapışmış, delikanlıyı sağa sola savurmaya başlamıştı." - İ. O. Anar
- telef
isim Hayvanı yok etme, öldürme
- viraneye çevirmek
yıkıntı durumuna getirmek"Viranede oynayan çocukların sesleri gittikçe azalıyor." - P. Safa
- yıkım
isim Yıkma işi
- çarçur
isim "Gereksiz yerlere harcayıp tüketmek" anlamındaki çarçur etmek ve "gereksiz yere harcanmak, ziyan olmak" anlamlarındaki çarçur olmak sözlerinde geçer"Birikmiş parasını, elindeki sermayeyi çarçur etmesinden koruyabilmek için yine yalanlara başvuruyordu." - N. Cumalı
- kullanılmaz
- terkedilmiş
- işe yaramaz
- ıskarta mal
- atılmış
- bedenden çıkarılmış
- boş arazi
- boşuna sarfetmek
- değerlendirmeme
- gereksiz şeye kullanmak
- ifraz edilmiş
- israf, savurganlık, artık, artık madde, kullanılmayan, boş, çorak, kıraç, işe yaramaz, israf etmek, çarçur etmek, güçten düşmek, zayıflamak, güçten düşürmek, zayıflatmak
- iyi kullanmama
- kullanıp yıpratmak
- metruk arazi
- yeterinden fazla
- çöktürücü
- ıssız yer