- ortaya çıkarmak
delilleriyle göstermek, ispat etmek"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu
- meydana çıkarmak
açıklığa kavuşturmak, ortaya çıkarmak, belli etmek"Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu." - Ö. Seyfettin
- bulmak
-i Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak"Kafam her an bir konu bulmak için binbir çeşit şeye müracaat ediyor." - H. E. Adıvar
- keşfetmek
-i Var olduğu bilinmeyen bir şeyi bulmak"İki genç kadın, birbirlerini keşfeden iki yalnız çocuk gibi memnundular." - H. E. Adıvar
- keşfetmek.
- yeri eşip çıkarmak
- kazı ile meydana çıkarmak
- kazıp çıkarmak