- dibine darı ekmek
bir şeyi sonuna kadar tüketmek, bitirmek"Denizin dibinde oltanın ucu, etrafında izmaritler oynaşıyor." - A. Ümit
- bütün bütün
zarf Büsbütün, tamamıyla"Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün." - Y. K. Beyatlı
- baştan başa
zarf Tamamen, bütünüyle"Eski hayat baştan başa bir nümayiş ve gösteriş hayatı idi." - A. Haşim
- dayanmak
-e Bir yere yaslanmak, kendini dayamak"Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor." - M. Ş. Esendal
- geçmek
-e Bir yerden başka bir yere gitmek"Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim." - T. Buğra
- sürmek
-i, -e Yönetip yürütmek, sevk etmek
- tamamen
zarf Bütün olarak, büsbütün, baştan sona"Ulaşım çileleri böylece giderilince köprüyü tamamen unutmuşlardı." - A. Kulin
- sayesinde
zarf Aracılığıyla, yardımıyla"Çocuk, öğrendiği itiyatlar ve dil sayesinde ailesinin bir uzvu hâline gelir." - M. Kaplan
- atlatmak
-i Atlama işini yaptırmak
- yüzünden
zarf -den ötürü"Bizim kötü günlerimiz iki kez ve ikisi de benim densizliğim yüzünden yaşanmıştı." - A. Kutlu
- içinden
- başından sonuna kadar
- her bir taraffından
- her tarafına
- her yerinde
- her yerine
- sonuna kadar
- sonuna kadar giden
- vasıtası ile
- yandan yana
- alâkayı tamamen kesmiş olmak. carry through başarmak. fall through boşa gitmek
- bir başından öbür başına
- bir yandan öbür yana
- ekspres. through and through baştan başa
- geçirmek go. through gözden geçirmek
- muvaffak olmamak. get through bitirmek
- tamamen. through passage