- tahta
isim Çeşitli işlerde kullanılmak üzere düz, enlice, uzun ve az kalın biçimde işlenmiş ağaç parçası"Tahtaları oynattığında üzerine topraklar dökülmeye başladı." - İ. O. Anar
- hükümdar
isim Padişah, kral, hakan gibi taht sahibi devlet başkanı
- taht
isim Hükümdarların oturduğu büyük, süslü koltuk"Mozaikten tapınaklar yapar, tunçtan kaleler, fil dişinden tahtlar kurarmışsın." - R. H. Karay
- saltanat
isim Bir ülkede hükümdarın, padişahın, sultanın egemen olması"Bir medeniyetten öbürüne geçerken kaybolan şeylerin yanı başında gerçek saltanatlar da vardır." - H. A. Yücel
- toplanmak
nsz Toplama işine konu olmak"Ağaçtaki meyveler toplandı."
- hakimiyet
Tarih, Egemenlik, egemen olma.
- izdiham
isim Aşırı kalabalık, yığılma"Tıbbiyeli uzaklaşır fakat o izdiham içinde kızın teyzesi kaybolur." - P. Safa
- kral
isim En yüksek devlet otoritesini, bütün devlet başkanlığı yetkilerini kalıtım veya soylularca seçilme yoluyla elinde bulunduran kimse"Norveç kralı."
- tahta çıkmak
hükümdar olmak"Mozaikten tapınaklar yapar, tunçtan kaleler, fil dişinden tahtlar kurarmışsın." - R. H. Karay
- yığılışma
isim Yığılışmak işi, izdiham"Yığılışmanın önüne geçmek için çare düşünmeli."
- üşüşmek
-e Her yandan çokça bir araya gelmek, toplanmak, birikmek, üşmek"Herifin etrafına daha trenden inerken üşüştük." - N. Hikmet
- kalabalık etmek
gereksiz olarak yer doldurmak"Kalabalık içinde zorlukla boş bir masa bularak oturdum." - A. Haşim
- tahtta oturan kimse
- culus etmek. throng kalabalık
- kalabalık etmek.