- sağlam
sıfat Dayanıklı, kolay bozulmaz, yıkılmaz, stabil"En sağlam sütunlar üstünde durduğu sanılan devir, bir karton kale gibi yıkılmıştı." - F. R. Atay
- sıkı
sıfat Dar"Sıkı bir kemer."
- olumlu
sıfat Gözetilen amaca veya beklenilene uygun, yararlı, müspet, pozitif"Spor sayfalarını okuyarak toplumumuzdaki olumlu gelişmeleri de izleyebilirsiniz." - N. Cumalı
- sabit
sıfat Yerinden oynamayan, yerini değiştirmeyen, durağan
- kesin
sıfat Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, mutlak, kati, maktu"Sevmem kesin sözleri, bir kesin söz duydum mu tersine söylemek gelir içimden." - N. Ataç
- mutlak
sıfat Salt"Eskilerden üstün olmasa da onlar kadar mutlak bir roman yazmak istiyorum." - H. E. Adıvar
- belirli
sıfat Açık ve kesin olarak sınırlanmış veya kararlaştırılmış olan, muayyen"Öteki arkadaşımız da belirli saatte nöbetinin başında olacaktı." - E. Bener
- tabii
sıfat Doğada olan, doğada bulunan
- müspet
sıfat Olumlu"Müspet ve realist ilmî araştırmaların meydana gelebilmesi için istatistik bir zarurettir." - N. Hikmet
- soruşturmak
-i Öğrenilmek istenilen şeyi birçok kişiye inceden inceye sormak, araştırmak"Paramıza mı göz dikiyorlar hele bir inceden inceye soruşturalım." - A. Gündüz
- katı
sıfat Sert, yumuşak karşıtı"Bu hâl, onu ilk defa giyilen katı gömlek gibi sıkıyordu." - F. R. Atay
- emin
sıfat Güvenli"Bebesini emin ellere mi bırakmıştı acaba?" - A. Kulin
- metin
isim Bir yazıyı biçim, anlatım ve noktalama özellikleriyle oluşturan kelimelerin bütünü, tekst"Aslında kâğıda gerek yoktu çünkü bütün metni satır satır ezbere biliyordu." - E. Şafak
- tamam
sıfat Bütün, tüm"Paranın tamamını verdim."
- güvenilir
sıfat Güven duygusu veren, güvenilen, itimatlı"Sadece kolejinizde değil eğitim işlerinin tümünde güvenilir bir danışman olabilirim." - N. Hikmet
- kuşkusuz
sıfat Kuşkusu olmayan, işkilsiz, şüphesiz
- muhakkak
sıfat Doğruluğu, gerçekliği kesin olarak bilinen, gerçekliği kesinleşmiş"Yalnız muhakkak olan bir şey varsa o da, Orhan'ın bana fena hâlde âşık olduğudur." - N. Hikmet
- şüphesiz
sıfat Şüphesi olmayan, kuşkusuz
- kesinlik
isim Kesin olma durumu, katiyet"Bu sözde kesinlik yok."
- tahkik etmek
soruşturmak"Bunun böyle olduğunu iyice tahkik için yola çıkmak üzere idim." - S. F. Abasıyanık
- elbette
zarf Her hâlde, şüphesiz, kuşkusuz, elbet"Bu şato sahibi elbette şatonun her şeyiyle uğraşmak zorundadır." - A. Kabaklı
- kesinlikle
zarf Kesin bir biçimde, kesin, kesin olarak, kesinkes, yüzde yüz, her hâlde, her hâlükârda, mutlak, mutlaka, katiyen, banko"Kimsenin üzerinde durmadığı birkaç ünlü kişiden birisi de kesinlikle o idi." - T. Buğra
- sıkı bağlayan
- elbette. sure enough muhakkak
- emin olma
- emin olma.
- emin, şüphesiz, kesin, kesin, muhakkak, mutlak, güvenilir, sağlam, emin, elbette, tabi, kesinlikle, tabii, elbette
- işin aslını anlamak. to be sure elbette
- kati olarak. make sure temin etmek
- muhakkak. sure'ness katiyet
- sahiden. be sure dikkat etmek. for sure elbette