-  içine çekmek soluk almak"Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir." - Ç. Altan  
-  yudum isim Sıvı içiminde ağza alınan miktar"Tek bir yudum bile almıyordu bardağından ama zaten yeterince içtiği aşikârdı." - E. Şafak  
-  emme isim Emmek işi  
-  mas isim Emme, emerek içine çekme, soğurma  
-  eksik gelmek yetişmemek, yetmemek"Bu kitap eksik, baş tarafı yok."  
-  massetmek -i Emmek, içine çekmek  
-  almak -i Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı  
-  çekmek -i, -e Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek"Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı." - R. N. Güntekin  
-  içmek -i Bir sıvıyı ağza alıp yutmak"Bir oluktan buz gibi bir su içtik." - S. F. Abasıyanık  
-  emmek -i Dudak, dil ve soluk yardımıyla bir şeyi içine çekmek, somurmak"Çanağımdaki köpüklü sütü emer gibi içeceğim." - S. F. Abasıyanık  
-  soğurmak -i Bir madde, bir sıvıyı içine çekmek  
-  berbat olmak kötü duruma gelmek"Eskisinden daha berbat, iyileşmek ne gezer." - M. A. Ersoy  
-  içim isim İçme işi, içiş  
-  emiş isim Emme işi"Çatlaklar sanki yerin dibine kadar iniyordu. Toprağın suyu öyle bir emişi vardı." - T. Buğra  
-  sorumak -i Emmek  
- ana sütü
- emilen şey
- anafor. give suck emzirmek.
- emer gibi içine çekmek
- emmek, emme
- yetmemek