- kütük
isim Kalın ağaç gövdesi
- el
isim, anatomi Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba
- el
isim Yakınların dışında kalan kimse, yabancı"Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!" - Halk türküsü
- el
isim Ülke, yurt, il"Çöller, Yemen ellerinden beter imiş." - A. Gündüz
- döl
isim Canlıların üremesi sonucu ortaya çıkan yeni birey veya bireylerin bütünü, zürriyet, nesil"Macarların çoğunun bize benzeyişinin bir nedeni de bu döl karışmasıdır." - H. Taner
- ırk
isim Kalıtımsal olarak ortak fiziksel ve fizyolojik özelliklere sahip insanlar topluluğu"Türkler, insan olarak, ulus olarak doğunun en üstün ve şerefli ırkıdır." - S. Birsel
- sermaye
isim, ekonomi Bir ticaret işinin kurulması, yürütülmesi için gereken anapara ve paraya çevrilebilir malların tamamı, anamal, başmal, kapital, meta, resülmal"Komisyoncu demek, metelik sermayesi olmayan tüccar demektir." - A. Gündüz
- varlık
isim Var olma durumu, mevcudiyet"Bir millet, varlığını, her şeyden çok dilinde yaşatır." - O. V. Kanık
- asıl
isim Bir şeyin kendisi, örnek, kopya karşıtı"Bir belgenin aslı."
- soy
isim Bir atadan gelen kimselerin topluluğu, sülale"Bizler hadi neyse, böyle biraz gülünç bir adamın hafif adına katlanalım ama yarın bizim soyumuzdan kimlerin yetişeceğini kim bilir." - M. Ş. Esendal
- cins
isim Tür, çeşit"Lalelerin cinsleri günden güne çoğalıyor, soğanları akıl almayacak fiyatlarla satılıyordu." - A. H. Çelebi
- gövde
isim Bir şeyin asıl bölümü
- menşe
isim Başlangıç, bir şeyin çıktığı yer, köken, kaynak, sebep"Yeter ki marazın menşesi anlaşılmış olsun." - A. Gündüz
- aksiyon
isim Bir kuvvetin, maddi bir etkenin, bir düşüncenin ortaya çıkması
- inanmak
-e Bir şeyi doğru olarak benimsemek"Bizim şairlerimiz sanatın sanat için olduğuna inanırlar, başka bir ereği olabileceği akıllarına gelmez." - N. Ataç
- stok
isim Yığılım
- doldurmak
-i Dolmasını sağlamak, dolu duruma getirmek"Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu." - A. Ağaoğlu
- hammadde
Ziraat (Tarım), Bir ürün ya da mal meydana getirmek için gerekli maddelerin işlenmeden önceki durumu, işlenmemiş madde.
- malzeme
isim Gereç"Kullanılacak tüm malzemeleri denetleyip her gelişmeden anında haberdar edilmek istiyordu." - E. Şafak
- nesil
isim, toplum bilimi Kuşak"Her şeyde olduğu gibi her nesilden birkaç kişi bu umumi mazhariyetin üstüne çıkar." - A. H. Tanpınar
- hisse
isim Pay"Bana gelip hisseni satın almak istiyorum, bana devret deseydin belki razı olurdum." - O. Kemal
- tamamen
zarf Bütün olarak, büsbütün, baştan sona"Ulaşım çileleri böylece giderilince köprüyü tamamen unutmuşlardı." - A. Kulin
- önem vermek
değer vermek, önemli saymak"Karacaoğlan'ı okudukça deyişin önemini daha iyi anlarız." - N. Ataç
- alelade
sıfat Her zaman görülen, olağan"Bu namaz, alelade bir ibadet değildi." - R. E. Ünaydın
- mevcut
sıfat Var olan, bulunan"Dünya güzelliği sendedir mevcut / Hususi özenmiş yaratmış mabut" - Âşık Veysel
- nesep
isim Soy, baba soyu
- silsile
isim Birbirine bağlı, birbiriyle ilgili şeylerin oluşturduğu dizi, sıra"Trende herkes uyuyor, uzun bir öksürük silsilesi ve bazı iniltilerden başka ses yok." - H. E. Adıvar
- kabza
isim Silah, kılıç vb. şeylerde tutulacak yer, tutak, sap"Kabzası altın kakmalı palası elinden düşmüştü." - F. F. Tülbentçi
- sap
isim Bitkinin dal, yaprak, çiçek vb. bölümlerini taşıyan, ağaçlarda odunlaşarak gövde durumunu alan bölüm
- tahvil
isim Devletin veya özel bir kuruluşun ödünç para almak için çıkardığı, değişik dönemlerde belirli oranlarda faiz getiren yazılı senet
- emtia
isim, ticaret Mal
- hisse senedi
isim, ticaret Ortaklık sermayesinin belirli bir parçasını değerlendiren belge, belgit, aksiyon"Bu zarflar hisse senedi dolu idi." - F. R. Atay
- depo etmek
yığmak, biriktirmek"Kıyıda kapıları, kepenkleri kapalı, birkaç ev ve depo sıralanıyordu." - Halikarnas Balıkçısı
- et suyu
isim İçinde et kaynatılmış su"Bana et suyu getiren madam elinde bir bohça ile girdi." - A. Gündüz
- yığmak
-i, -e Bir tepe oluşturacak biçimde üst üste koymak
- şebboy
isim, bitki bilimi Turpgillerden, güzel kokulu, dar yapraklı, değişik renkli çiçekleri olan, çok yıllık ve otsu bir süs bitkisi (Cheiranthus cheiri)"Bir sepetin içinde sümbüller, fulyalar, zerrinler, menekşeler, şebboylar, dalga dalga renkler, damla damla rayihalar sıralanmıştı." - A. H. Müftüoğlu
- dil ailesi
Türkçe-Dil Bilgisi, Aynı dille ilgili bilgilerin verildiği anlatımdaki dil işlevi.
- ağaç gövdesi
- stok yapmak
- alâkadar olmak
- beklenen
- depo malları
- elde bulundurulan
- kırmızı şebboy
- mal ile doldurmak
- mal yığmak
- mevcut mal
- satılacak mal
- sermaye hisseleri
- stok, mevcut mal, hisse senedi, devlet tahvili, ağaç gövdesi, kütük, çiftlik hayvanları, soy, nesil,
- aşı budağının alındığı dal
- bir çiftlikte bulunan hayvanlar
- filiz sürmek
- filiz sürmek.
- gemi inşaat kızağı. stock boy satılacak malları dükkânda tanzim eden kimse. stock car yarış için gerekli değişiklikler yapılmış araba. stock company hisse senetleri çıkaran şirket
- her vakit kullanılmaya hazır
- hisse senetleri fiyatlarının inip çıkması. stock taking malın mevcudunu sayma
- inanmak.
- inşa halinde. out of stock elde kalmamış
- kuvvetli taraf. stock market borsa
- mevcudu tükenmiş. take stock malın mevcudunu saymak
- stock exchange. borsa stock farm hayvan çiftliği. stock in trade dükkandaki mal
- stok olarak elde tutulan
- tiyatro trupu. stock dove yabani güvercin
- top arabasının ana dingili
- tüfek veya tabanca kundağı
- çorba için hazırlanan et suyu
- üzerine aşı yapılan dal