- dayanak
isim Dayanılacak şey, istinatgâh, mesnet
- ziyaret
isim Birini görmeye, biriyle görüşmeye gitme, görüşme"Haftada iki gece ziyaretine giderdik." - H. F. Ozansoy
- destek
isim Bir şeyin yıkılmaması için konulan eğik veya düz dayak, payanda
- oturma
isim Oturmak işi"Bu saat, kendimi bildim bileli sofraya oturma saatimizdir." - Y. Z. Ortaç
- dayanma
isim Dayanmak işi"Böyle birçok ekoller vahilikleri, sahtelikleri, çürük esaslara dayanmaları dolayısıyla kıymetten düşmüşlerdir." - A. H. Çelebi
- kalma
isim Kalmak işi"Asıl derdi, tumturaklı sözler, bitimsiz tartışmalarla gözünü boyayıp birazcık yanında kalmamı sağlamak." - T. Uyar
- durdurma
isim Durdurmak işi
- dönmek
nsz Kendi ekseni üzerinde veya başka bir şeyin dolayında hareket etmek"İçeride anahtarın acı bir gıcırtıyla döndüğünü duydum." - Y. Z. Ortaç
- dayanmak
-e Bir yere yaslanmak, kendini dayamak"Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor." - M. Ş. Esendal
- desteklemek
-i Destek koymak"Kapıyı ardından destekleyip varını yoğunu amcasının şerrinden koruyacaktı." - N. Hikmet
- oturmak
-e Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek"Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu." - S. F. Abasıyanık
- durdurmak
-i Durmasını sağlamak"Sızıntıları durdurmadan, bir önlem almadan ne diye bütün kitapları, eşyaları taşıdık ki!" - A. Ağaoğlu
- durmak
nsz Hareketsiz durumda olmak"Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
- payanda
isim Destek
- menetmek
-i Yasaklamak"Bildiğim bir şey varsa o da patronun odanızdan dışarıya çıkmayı size menettiğidir." - S. F. Abasıyanık
- doyurmak
-i Açlığını gidermek"Hiç kimse bir diğerinin yerine karnını doyuramaz, hiç kimse bir başkasının uykusunu uyuyamaz." - İ. Özel
- tutmak
-i Elde bulundurmak, ele almak"Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu." - Ö. Seyfettin
- harcamak
-i Bir iş görmek veya bir şey satın almak için parayı elden çıkarmak, sarf etmek"İki maaşımı hastalığına harcadığım talebe, sonbaharla beraber ölmüştü." - S. F. Abasıyanık
- tehir
isim Sonraya bırakma, erteleme
- tehir etmek
ertelemek
- geciktirmek
-i Gecikmesine sebep olmak, tehir etmek
- dayamak
-i, -e Yaslamak"Sol kolunu yürürken hep kalçasına dayardı." - Ö. Seyfettin
- beklemek
nsz Bir iş oluncaya, biri gelinceye değin bir yerde kalmak, durmak"Ben de seni bekliyordum zaten." - A. Ümit
- önlemek
-i Bir şeyin olmasına veya yapılmasına engel olmak"Bir yerden kokusu çıkarsa baban vasıtasıyla önlemek isteyecekler." - S. Ali
- durma
isim Durmak işi"Bu rakkasın durmasına hiçbirimiz alışık değilizdir bu evde, o hep aynı ahenkle sallanmalı." - A. M. Dranas
- kalmak
nsz Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek"Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı." - T. Buğra
- ertelemek
-i Sonraya bırakmak, tehir etmek, tecil etmek, talik etmek"Biraz da Mine'nin etkisiyle bu soruyu yanıtlamayı erteledim." - A. Ümit
- alıkoymak
-i Bir süre için bir yerde tutmak"Bu yağlı kuyruğa herkes bir defa sarılmak, onu kendine çekmek, alıkoymak sevdasında idi." - E. E. Talu
- ikamet
isim Bir yerde oturma, eğleşme
- kalış
isim Kalma işi
- oyalanmak
nsz Oyalama işine konu olmak"Ormanda çiçek toplamak için oyalanan kızı beklemeye başladı." - T. Buğra
- istralya
isim, denizcilik Gemide direk ve çubukları baş tarafından yani burundan tutan halat
- teselli etmek
- bırakmamak
- infazı tehir
- kalmak, ...olarak kalmak, durmak, durdurmak, ertelemek, geciktirmek, sürdürüp tamamlamak, dayanmak, bastırmak, geçiştirmek, kalış, kalma, erteleme
- korsa
- payanda cıvata
- salıvermemek
- tiramola etmek
- yaptırmamak
- ziyaret muddeti