- baskı
isim Bir eserin basılış biçimi veya durumu"Baskı yanlışlıkları yüzünden kapatılan gazeteler vardı." - A. Ş. Hisar
- sıkma
isim Sıkmak işi"Bu vicdan azabının demirden pençesi yüreğini sıkmaya başlıyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
- sarmak
-i Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak, çevrelemek
- tıkıştırmak
-i, -e Boş yer kalmayacak biçimde doldurmak, gelişigüzel koymak, tıka basa sokmak"Tam bir kutu çorabı tıkıştırdılar koltuğumun altına." - N. Hikmet
- kısmak
-i Sesi azaltmak, alçaltmak"Radyoyu biraz kısar mısın?"
- kavramak
-i Elle sıkıca tutmak"Çocuğu koltuk altlarından kavrayıp kaldırdı." - N. Cumalı
- ezmek
-i Üstüne basarak veya bir şey arasına sıkıştırarak yassılaştırmak, biçimini değiştirmek"Ben kendi hesabıma aruzu bir bal mumu gibi ezer, oynar, istediğim şekle sokardım." - E. B. Koryürek
- kalabalık
isim Çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle oluşan insan topluluğu"Kalabalık içinde zorlukla boş bir masa bularak oturdum." - A. Haşim
- sıkmak
-i Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak"Yalnız kalan kadın titriyor, hıçkırarak kucağındaki yavrusunu sıkıyor." - Ö. Seyfettin
- sıkıştırma
isim Sıkıştırmak işi
- sıkıstırmak
- sıkmak, ezmek, sıkıştırmak, sığdırmak, tıkıştırmak, zorla koparmak, sızdırmak, sıkma, sıkıştırma, el sıkma, kalabalık, izdiham
- sıkıştırıp sızdırmak
- sıkıştırıp tıkmak