- yol
isim Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik
- türlü
sıfat Çok çeşitli özellikleri olan, çeşit çeşit, muhtelif
- takım
isim Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman
- biçim
isim Biçme işi"Ekim biçim işlerini tamamıyla kadınlara bırakmışlardı." - Ö. Seyfettin
- biçim
isim Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl"İtalya elçiliği bugüne değin ilk biçimini korumuştur." - S. Birsel
- kalite
isim Nitelik"Bizde de Türk edebiyatı ne kadar millî kaynaklara gitmiş ise kalite bakımından o kadar yükselmiştir, denilebilir." - M. Kaplan
- soy
isim Bir atadan gelen kimselerin topluluğu, sülale"Bizler hadi neyse, böyle biraz gülünç bir adamın hafif adına katlanalım ama yarın bizim soyumuzdan kimlerin yetişeceğini kim bilir." - M. Ş. Esendal
- cins
isim Tür, çeşit"Lalelerin cinsleri günden güne çoğalıyor, soğanları akıl almayacak fiyatlarla satılıyordu." - A. H. Çelebi
- sınıf
isim Öğrencilerin yıllık öğrenime göre ayrıldıkları bölümlerden her biri"Birinci sınıf öğrencileri."
- tür
isim Çeşit, cins"Yazı türleri."
- tip
isim Aynı cinsten bütün varlıkların veya nesnelerin temel özelliklerini büyük ölçüde kendinde toplayan örnek"Aynı yaşta, aynı tipte, aynı kuvvette iki güreşçi." - B. Felek
- usul
isim Kökler, asıllar
- usul
isim Bir amaca erişmek için izlenen düzenli yol, tutulan yol, yöntem, tarz"Kendine baktırmak için güzel usul doğrusu." - H. Taner
- usul
zarf Alçak sesle"Ala gözlü benli dilber / Usul söyle söz ederler" - Karacaoğlan
- tarz
isim Özel oluş veya davranış biçimi, üslup, stil, janr"Annesi o tarz yaşayıştan hoşlanır mı?" - A. M. Dranas
- ayarlamak
-i Bir ölçünün doğruluğunu belli bir örneğe göre düzeltmek, doğrulamak"Saati radyoya göre ayarlamak."
- sıralamak
-i Birbiri ardı sıra veya yan yana koyarak sıra durumuna getirmek"İskemleleri sıralamak."
- tasnif etmek
bölümlemek"Köylü temsilleri muhtelif bakımlardan tasnife tabi tutulabilir." - A. K. Tecer
- ayıklamak
-i Bir şeyin içinden, işe yaramayan, gereksiz veya istenmeyen taneleri ayırıp çıkarmak, temizlemek"Döndüğümde karımın mezarını dolduran otları, baldıranları kendi elimle ayıkladım." - A. Gündüz
- dargın
sıfat Darılmış olan, küskün"Hasan Ağa büyük oğlu ile dargındı." - S. F. Abasıyanık
- keyifsiz
sıfat Sağlığı pek yerinde olmayan, rahatsız
- küskün
sıfat Küsmüş olan, gücenik, dargın, muğber"Benim küskün talihimin bana verdiği ızdırap yeter." - E. İ. Benice
- ayırmak
-i, -e Bölmek"Elmayı dörde ayırmak."
- çeşit
isim Aynı türden olan şeylerin bazı özelliklerle ayrılan öbeklerinden her biri, tür, nev"Güçlüğün hiçbir çeşidinden yılmamak, dil arıtıcısı olmanın vazgeçilmez bir koşuludur." - N. Uygur
- nevi
Hukuk, çeşit; tür
- sınıflandırmak
-i Bölümlendirmek
- bölümlemek
-i Birçok şey arasında, birbirine eşit veya benzer olanları kümelere ayırmak, sınıflamak, tasnif etmek, tasniflemek
- gücenik
sıfat Gücenmiş, kırılmış, incinmiş, küskün (kimse)"Gücenik, haksızlığa uğramaktan bezmiş gibi susuyor." - İ. Aral
- sınıflamak
-i Bölümlemek
- sıralama
isim Sıralamak işi"Rakamları sıralamaya ihtiyacın yoktur herhâlde." - N. F. Kısakürek
- tür, çeşit, kimse, tip, türlerine göre ayırmak, sınıflandırmak, sınıflamak, tasnif etmek
- çeşit nevi sınıf