- ağır
sıfat Tartıda çok çeken, hafif karşıtı"Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
- geç
sıfat Belirli zamandan sonra olan"Gecenin geç ve yıldızsız bir saatiydi." - N. Hikmet
- ağır ağır
zarf Yavaş yavaş"Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden." - A. Haşim
- kalın kafalı
sıfat Geç veya güç anlayan, gabi"A, sen de ne kalın kafalı herifsin." - H. R. Gürpınar
- geri kalmış
sıfat Az gelişmiş (ülke, toplum)
- yavaş
sıfat Hızlı olmayan, ağır, çabuk karşıtı"Yavaş bir yürüyüş."
- cansız
sıfat Canını yitirmiş, ölmüş"Cansız bir kuş."
- batı
özel, isim Güneşin battığı yöndeki ülkeler bölgesi, Garp, Doğu karşıtı
- yavaş yavaş
zarf Yavaş bir biçimde, ağır ağır, adım adım, aheste aheste, aheste beste, sepil sepil"Yaptıkları işin akışından, gözleri yavaş yavaş ışıklarını buluyor, ruhlarının başıboş heyecanı duruluyor, çerçeveleniyor." - N. Hikmet
- sıkıcı
sıfat İç sıkan, can sıkan, tedirgin eden"Etrafında her şey ona sıkıcı ve manasız geliyor." - H. Taner
- aheste
sıfat Yavaş, ağır
- hareketsiz
sıfat Hareket etmeyen, yerinden kımıldamayan, durgun, durağan"Başını kaldırmaksızın hep aynı durumda sessiz ve hareketsiz." - Y. K. Karaosmanoğlu
- üşengeç
sıfat Çok üşenen, tembel, üşengen
- ağırlaşmak
nsz Ağır duruma gelmek
- yavaşlamak
nsz Yavaş gitmeye başlamak, hızını azaltmak, yavaş olmak"Öfke ve siniri dalga gibi dinerek sesi yavaşladı." - F. R. Atay
- yavaşlatmak
-i Yavaşlamasını sağlamak, yavaşlamasına yol açmak, hızını kesmek
- can sıkıcı
- ağır yürür
- bıktırıcı
- güç anlayan
- yavaş gider
- yavaş, asta, ağır,
- ağır ağır. slowness yavaşlık.
- gecikmek. slow match ağır yanar fitil. slow motion yavaşlatılmış hareket. slow oven ağır ateşi yanan fırın. slowly yavaş yavaş