- göz
isim, anatomi Görme organı, basar
- göz erimi
isim, coğrafya Ufuk"Göz eriminde birkaç gemi demirlemişti." - S. İleri
- kanı
isim İnanç, düşünce, kanaat"Ahlakın da iyiliğe değil, güce dayandığı kanısındadır." - S. Birsel
- görüş
isim Görme işi
- fikir
isim Düşünce"Bir fikrin münazarasıyla kütüphanesinin önünde sabahladığımız geceler olurdu." - A. H. Müftüoğlu
- düşünce
isim Uzay ve zamanın ötesinde, öznenin dışında, kendiliğinden var olan, duyularla değil, yalnızca ruhen algılanabilen asıl gerçeklik, mütalaa, fikir, ide, idea"Bu düşünce ona epeyce azap verdi." - A. Midhat
- görünüm
isim Bir şeyin dıştan bakıldığında görünen biçimi, görünme durumu, görünüş, manzara, zevahir, vizyon"O geniş caddeler bugünkü hazin görünümleriyle nihayet bulurlar. Edebiyatın özlemleri acı bir batkıya uğrar." - S. İleri
- görüntü
isim Gerçekte var olmadığı hâlde varmış gibi görünen şey, hayalet
- nazar
isim Belli kimselerde bulunduğuna inanılan, kıskançlık veya hayranlıkla bakıldığında insanlara, eve, mala mülke hatta cansız nesnelere kötülük verdiğine inanılan uğursuzluk, göz
- görünüş
isim Görünme işi
- bakmak
-e Bakışı bir şey üzerine çevirmek"Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim" - C. S. Tarancı
- görmek
-i Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
- görme
isim Görmek işi, rüyet"İnsanın sözünün başkalarına ulaştığını, onlarla buluştuğunu görmesi gönendirici, güzel bir duygu." - N. Meriç
- manzara
isim Bakışı, dikkati çeken her şey"Karışık rüyalarda görülen manzaralar gibi dumanlı bir sahne." - A. Gündüz
- Görünür
sıfat Görünen, gözle görülebilen
- nişangah
Beden Eğitimi ve Spor, Hedef.
- bakıncak
isim Nişangâh
- görünürde
zarf Dıştan bakınca, görünüşe göre, ortada, meydanda"Görünürde hiçbir şey yok." - A. Ağaoğlu
- gözlem
isim Bir nesnenin, olayın veya bir gerçeğin, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alınıp incelenmesi, müşahede"Onun romanları düş gücüne değil, gözlem gücüne dayanır." - S. Birsel
- gözlemek
-i Bir şeyin olmasını veya bir kimsenin gelmesini beklemek, intizar etmek
- gözlemlemek
-i Bir nesneyi, olayı veya bir gerçeği, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alınıp incelemek, müşahede etmek"Bu niyetle asistanların, doçent ve profesörlerle ilişkilerini gözlemliyordu." - A. Ümit
- muayene
isim, tıp (***) Bir kimsenin hasta olup olmadığını veya hastalığın ne olduğunu araştırma, sağlık muayenesi"Doktor muayenesine gitmek için aldığı her randevunun ardından korkudan iştahı kesiliyordu." - S. Erez
- müşahede
isim Görme
- nişan almak
bir hedefi vurmak için ateşli silahlara gerekli doğrultuyu vermek, gezlemek
- gözle görülür
- bakıp keşfetmek
- görme manzara
- görülecek şey
- görülen şey
- görüş kuvveti
- inceleme fırsatı
- nişangâhım ayarlamak
- son derece yüksek
- çok miktar