- hizmet
isim Birinin işini görme veya birine yarayan bir işi yapma"Vatan, evladının hizmetini bekliyor." - Ö. Seyfettin
- atış
isim Atma işi
- yerine geçmek
görevden ayrılan birinin yerini almak"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- servis
isim Sofrada hizmet etmekle görevli kimsenin yaptığı iş ve bu işin yapılma biçimi, sofra hizmeti
- hizmet etmek
iş görmek, çalışmak"Vatan, evladının hizmetini bekliyor." - Ö. Seyfettin
- hizmetinde olmak
birinin yanında çalışmak, işlerini yapmak"Vatan, evladının hizmetini bekliyor." - Ö. Seyfettin
- iş görmek
iş yapmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
- işe yaramak
elverişli olmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
- işine gelmek
çıkarına, amacına, düşüncesine uygun olmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
- işini görmek
görevini yapmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
- yardım etmek
kendi gücünü, imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanmak"Oğlunun yardım dileyen bakışlarını görmezden gelerek kahvaltı masasına oturdu." - E. Şafak
- yeterli olmak
bir işi yapabilme gücü bulunmak
- servis atmak
spor voleybol, masa tenisi vb. oyunlarda oyuna başlama vuruşunu yapmak
- servis yapmak
sofrada hizmet etmek ve yemeği dağıtmak
- uygun olmak
isabetli, yerinde olmak"Ne var ki bunları şimdiye kadar kimseye anlatmadığım için uygun ifadeyi bulmakta zorlanıyorum." - İ. O. Anar
- bakmak
-e Bakışı bir şey üzerine çevirmek"Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim" - C. S. Tarancı
- kullanmak
-i Bir şeyden belli bir amaçla yararlanmak"Parmaklarının arasındaki mendili eskiyinceye kadar kullandığın hiç oldu mu?" - H. C. Yalçın
- yetişmek
-e Ulaşmak, ermek, varmak, vasıl olmak"Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti." - Ö. Seyfettin
- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- çekmek
-i, -e Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek"Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı." - R. N. Güntekin
- tebliğ etmek
bildirmek"Heyet reisi selamlarının size tebliğine beni memur ettiler." - P. Safa
- çalışmak
nsz Bir şeyi oluşturmak veya ortaya çıkarmak için emek harcamak"Aldırma sen hemen çalış ki biraz / Çalışan ilerler, yerinde kalmaz" - E. B. Koryürek
- çiftleşmek
nsz, -le Bir şey tekken bir tanesinin daha katılmasıyla iki olmak
- porsiyon
isim Herhangi bir yemekten bir kimseye verilen belirli miktar"Sosisin ekmeği ve hardalı o kadar boldur ki bir porsiyonla iki kişi bile doyar." - S. Birsel
- yetmek
nsz Bir gereksinimi karşılayacak, giderecek nicelikte olmak
- elvermek
nsz Yetmek, yetecek kadar olmak"Bu kadar bana elverir."
- kulluk etmek
kul olmak"Kulluk bakımından da o kimseden daha âciz ve itaatlisi olamaz." - N. F. Kısakürek
- tapmak
-e İlah olarak tanınan varlığa karşı inancını ve bağlılığını belirli kurallar çerçevesinde göstermek
- yaramak
-e Bir şey yararlı olmak, yarar sağlamak"Sertleşmeyi bilmeyen bir iyilik, iyilik olmakta ısrar eden bir iyilik neye yarar?" - C. Meriç
- hizmet vermek
- kafi gelmek
- görev yapmak
- -e hizmet etmek, hizmet vermek, hizmetinde olmak, çalışmak, bir yerde çalışmak, bir iş yapmak, gereksinimini karşılamak, yetmek, yeterli olmak, işini görmek, işine yaramak,
- askerlik yapmak
- service
- doldurup ateşlemek
- emrini yerine getirmek
- görevini görmek
- hizmetini görmek
- hizmetkarı olmak
- müddetini tamamlamak
- müşteriye bakmak