- sağlam
sıfat Dayanıklı, kolay bozulmaz, yıkılmaz, stabil"En sağlam sütunlar üstünde durduğu sanılan devir, bir karton kale gibi yıkılmıştı." - F. R. Atay
- kesin
sıfat Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, mutlak, kati, maktu"Sevmem kesin sözleri, bir kesin söz duydum mu tersine söylemek gelir içimden." - N. Ataç
- elde etmek
bir şeye sahip olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba
- ele geçirmek
yakalamak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba
- güvenlik
isim Toplum yaşamında yasal düzenin aksamadan yürütülmesi, kişilerin korkusuzca yaşayabilmesi durumu, emniyet
- emniyet altına almak
korumak"Kendi vatandaşlarının ırz, mal, can emniyeti hakkında teminat istiyorlar." - E. E. Talu
- belirli
sıfat Açık ve kesin olarak sınırlanmış veya kararlaştırılmış olan, muayyen"Öteki arkadaşımız da belirli saatte nöbetinin başında olacaktı." - E. Bener
- almak
-i Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- emin
sıfat Güvenli"Bebesini emin ellere mi bırakmıştı acaba?" - A. Kulin
- güvenilir
sıfat Güven duygusu veren, güvenilen, itimatlı"Sadece kolejinizde değil eğitim işlerinin tümünde güvenilir bir danışman olabilirim." - N. Hikmet
- kuşkusuz
sıfat Kuşkusu olmayan, işkilsiz, şüphesiz
- kaygısız
sıfat Kaygısı olmayan, kaygı duymayan, aldırmaz"Bu güler yüzlü adam ben değilim / Yalandır kaygısız olduğum yalan" - C. S. Tarancı
- bağlamak
-i, -e Bir şeyi bir yere veya bir şeye tutturmak"Gemiyi iskeleye bağlamak."
- şüphesiz
sıfat Şüphesi olmayan, kuşkusuz
- sağlamlaştırmak
-i Sağlam bir duruma getirmek, pekiştirmek
- emniyetli
sıfat İnanılır, güvenilir"Orada emniyetli bir adamımız koyunu alır, bizim namımıza keser, dağıtır." - B. Felek
- güvenli
sıfat Güven verici, emniyetli, emin"Kendinden güvenli ama içi sıkılan bir durumu vardı." - Ç. Altan
- korkusuz
sıfat Korkusu olmayan, yürekli, gözü pek, pervasız"Korkak bir adam değilim gibi geliyor bana. Ancak, en korkusuzların bile korktukları bir şey vardır sanırım." - N. Hikmet
- satın almak
-i Bir nesneyi belirlenen fiyatını ödeyerek kendine mal etmek, mübayaa etmek
- garantili
sıfat Güvenceli"Bu saat üç sene garantilidir." - N. Hikmet
- korumak
-i, -den Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek"Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur." - O. S. Orhon
- başarmak
-i Bir işi istenilen bir biçimde bitirmek, muvaffak olmak"Birçok şeyi unutabilmeyi istediğim çok zamanlarım oldu ama bunu bir türlü başaramadım." - A. Ağaoğlu
- emniyetlilik
isim Emniyetli olma durumu
- muhafazalı
sıfat Muhafazası olan
- sağlamak
-i Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek"Süngerciler altı aylık kumanyalarını sağlamak için boğazlarına dek borçlandılar." - Halikarnas Balıkçısı
- temin etmek
korkusunu gidermek, güven vermek
- emniyette
- emniyete almak
- güvenceye almak
- iyice kapamak
- tehlikeden masun kılmak
- tehlikeden uzak