- koltuk
isim Omuz başının altında, kolun gövde ile birleştiği yer"Gazetelerini bir koltuğunun altına koydu, zayıf kollarıyla kutulara sarıldı." - H. E. Adıvar
- yer
isim Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- merkez
isim Bir bölgenin veya kuruluşun yönetim yeri
- yatak
isim Uyuma, dinlenme vb. amaçlarla üzerine veya içine yatılan eşya, döşek"Sabahleyin onu aynı güzellikte bulacağım ümidiyle yatağımdan fırladım." - R. H. Karay
- kaba et
isim, anatomi Kıç
- oturak
isim Oturulacak yer veya şey
- konut
isim İnsanların içinde yaşadıkları ev, apartman vb. yer, mesken, ikametgâh"Kimsenin konutuna dokunulamaz." - Anayasa
- konut
isim, mantık, matematik Ön doğru: Eukleides'in "Bir noktadan bir doğruya ancak bir paralel çizilebilir." yolundaki konutu gibi
- mevki
isim Yer, mahal"Gelibolu civarında Akbaş mevkisinde bir cephane deposu vardı." - Atatürk
- sandalye
isim Arkalıklı, kol koyacak yerleri olmayan, bir kişilik oturma eşyası"Odalarda mobilya namına, uzun, kısa yuvarlak bir sürü masayla sandalyeden başka bir şey yok." - E. M. Karakurt
- sele
isim Yayvan, genişçe sepet"İş önlükleri bağlandı, sele denilen hasır sepetlerle tarlaya dalındı." - O. Kemal
- sele
isim, spor Bisikletin oturulacak yeri
- sele
isim Sere
- oturmak
-e Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek"Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu." - S. F. Abasıyanık
- kıç
isim Kuyruk sokumu bölgesi, kaba et, kaba but, popo, makat
- makat
isim Kıç
- popo
isim Kıç
- göt
isim Anüs
- yerleşmek
-e Yerine iyice oturmak, yerinde sabit olmak"Bu taş buraya adamakıllı yerleşmiş."
- yerleştirmek
-e Yerleşmesini sağlamak"Düven tahtasının altına çakmak taşlarını yerleştiriyordu." - C. Uçuk
- oturuş
isim Oturma işi"Başta delikanlılar, çoğunun oturuşunda bir büyüklenme var." - T. Buğra
- iskemle
isim Arkalıksız sandalye"İskemlelerin maroken minderlerinden kendime yatak yapıyordum." - Ç. Altan
- kürsü
isim Kalabalığa karşı konuşma yapanların önünde bulunan yüksekçe yer"İki gün süren tartışmalardan sonra Mustafa Kemal kürsüye geldi." - F. R. Atay
- oturtmak
-i, -e Oturma işini yaptırmak"İçeri girer girmez bileğimden kavradı, önüne beni oturttu, hayvanı mahmuzladı." - S. M. Alus
- mahal
isim Yöre (I)"Binaenaleyh, bu koruma tedbiri pazarda değil kesiş mahallinde yapılır." - N. Hikmet
- temsilci
isim Hak ve görev bakımından birinin veya bir topluluğun adına davranan kimse, mümessil"Demokrasinin en basit ve en açık tarifi halkın kendi temsilcilerini gizli oy ile seçmesidir." - M. Kaplan
- yuva
isim Kuşların ve başka hayvanların barınmak, yumurtlamak, kuluçkaya yatmak, yavrularını büyütmek veya yavrulamak için türlü şeylerden yaptıkları ve türlü biçimlerde hazırladıkları barınak"Kuşlar yuva, dünyaevi yatak, dünya kapılarında yavrular kundak bekliyordu." - A. N. Asya
- insan kıçı
- oturacak yer
- oturacak yer, iskemle, koltuk, koltuk, mevki, yer, merkez, ata oturuş biçimi, oturtmak, yerleştirmek, ...kişilik oturma kapasitesi olmak
- oturma yeri
- oturulacak yer