- Az
sıfat Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik, çok karşıtı"Heykel konularının parmakla sayılacak kadar az olduğunu ileri sürüyordu." - B. R. Eyuboğlu
- eksik
sıfat Bir bölümü olmayan, noksan, natamam"Bu kitap eksik, baş tarafı yok."
- kıt
sıfat İhtiyaca yetmeyecek kadar az, bol karşıtı"O devirde bizim gibi henüz askere gitmemiş şoförler çok kıttı." - A. Gündüz
- sınırlı
sıfat Sınırı olan, bir sınırla ayrılmış olan, hudutlu
- güç bela
zarf Zorlukla, güçlük çekerek"Güç bela bir iş buldun, onu da elden kaptırıp gene düşeceksin." - M. Ş. Esendal
- seyrek
sıfat Benzerleri veya parçaları arasında çok aralık bulunan, aralıklı, sık karşıtı"Öğle vapurlarının seyrek ahalisi içinden sıyrıldı, koşarak merdivenleri çıktı." - P. Safa
- zorla
zarf Zor kullanarak, cebren, zecren, metazori"Ekrem'i zorla yatıştırıp bizim eve götürdüm." - A. Ümit
- nadir
sıfat Seyrek, az bulunur"Bazı nadir inciler, elmaslar vardır ki onların biri yalnız saltanat tacı olabilir." - A. H. Müftüoğlu
- yetersiz
sıfat Gerekli bilgi ve yeteneği olmayan, yeterliği olmayan, kifayetsiz, ehliyetsiz
- ender
sıfat Çok az, çok seyrek"Ender fırsatlarla gittiğim bu salaşın içi bana pek sempatik gelirdi." - B. Felek
- nadide
sıfat Az görülür, görülmedik, seyrek görülen"El işi olmasına rağmen el değmeden yapılmış hissini veren bu nadide sanat eserine hayrandı." - C. Uçuk
- zoraki
sıfat İstemeyerek yapılan"Sinirli ve zoraki bir gülüşle güldü." - H. Taner
- güçbela
- az bulunmak biçimde
- yok gibi
- güçlükle. scarce'ness
- hemen hemen hiç. make oneself scarce (k. dili) ortadan kaybolmak. scarce'ly ancak
- nadir oluş
- nadir oluş.
- nadir, seyrek, az bulunur, kıt
- scarcity kıtlık