- hasır
isim Saz, kabuk, yaprak vb. bir bitki maddesiyle örülmüş taban veya tavan örtüsü"Öğle uykuma daldığım hasır üzerinde başımın altına konmuş yastık lavanta çiçeği kokardı." - Z. O. Saba
- kamış
isim, bitki bilimi Buğdaygillerden, sulak, nemli yerlerde yetişen, boğumlu, sert gövdesi olan bitkiler (Phragmites australis)"Bugünlerin birinde kamışların birbirine sürtünmesinden hasıl olan bir yangın gördü." - H. E. Adıvar
- talep
isim Bir kimseden bir şeyi yapmasını veya yapmamasını isteme, dileme, istem
- koşma
isim Koşmak işi"Hamal benim dalgınlığımdan istifade ederek birdenbire bir kedi gibi fırladı ve koşmaya başladı." - K. Bilbaşar
- acele
sıfat Hızlı yapılan, çabuk, tez, ivedi"Adam, acele adımlarla tekrar geri dönüyor, süratle merdivenlerden iniyor." - E. M. Karakurt
- saz
isim Genellikle su kıyılarında, bataklık yerlerde yetişen ince, açık sarı renkli kamış, hasır otu, kiliz, kofa"Köyün saz kaplı, karanlık çökmüş damlarına seslendi." - H. E. Adıvar
- saz
isim, müzik Her tür müzik aracı, çalgı
- saldırı
isim Kötülük yapmak, yıpratmak amacıyla doğrudan doğruya silahlı veya silahsız bir eylemde bulunma, hücum, taarruz, tecavüz"Ancak delikanlı, kargının sapını yere gömüp ucunu ata doğrultarak hasmının saldırısını engelliyordu." - İ. O. Anar
- akın
isim Kalabalık bir şeyin arkası kesilmeyen bir geliş durumunda olması"Adayı bir rençper akını doldurmuştu." - S. F. Abasıyanık
- akın
isim, edebiyat Kazak ve Kırgız Türklerinin saz şairlerine verdiği ad
- acele etmek
çabuk davranmak, ivmek"Adam, acele adımlarla tekrar geri dönüyor, süratle merdivenlerden iniyor." - E. M. Karakurt
- hücum
isim Saldırı"Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı / Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı" - Y. K. Beyatlı
- saldırmak
-e Bir kimseye veya bir şeye karşı saldırı yöneltmek, zarar verici bir davranışta bulunmak, hücum etmek"Bugün şu dakikada onlar hâlâ düşmana saldırıyorlardı." - H. C. Yalçın
- fırlamak
nsz Hızla, birdenbire bulunduğu yerden çıkmak, ayrılmak"Çalgıcıların oğlu, elinde kenarları zilli kocaman bir tefle ortaya fırladı." - L. Tekin
- hamle
isim İleri atılma, atılım, saldırış, savlet"Teşebbüs, hamle, gayret, aksiyon ne demektir, bu gözü dönmüş insanlardan öğrenmek lazım." - N. F. Kısakürek
- zorlamak
-i Birine bir şey yaptırmak amacıyla güç kullanmak, boyun eğdirmeye çalışmak, zor kullanmak, mecbur etmek"Bir realite hissi ile değil, bir tarih hissi ile kendimizi zorluyorduk." - F. R. Atay
- kalabalık
isim Çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle oluşan insan topluluğu"Kalabalık içinde zorlukla boş bir masa bularak oturdum." - A. Haşim
- saldırış
isim Saldırma işi"Her türlü saldırış ve sataşma sahneleri gene eksik değildi." - F. R. Atay
- koşmak
nsz Adım atışlarını artırarak ileri doğru hızla gitmek"Ben kaçıyorum, abim de arkamdan koşuyor." - A. Ağaoğlu
- hız
isim Çabukluk, sürat"Hikâyede baştan sona kadar hareket ve hız olmalıdır." - F. R. Atay
- hızlandırmak
-i Hız verilmek, hızı artırılmak"Haberleşme olanaklarının çoğalması, basının gelişmesi, bu bilinçlenmeyi hızlandırır." - O. Rifat
- atılmak
-den Atma işine konu olmak"O romanlarda kırpılan, atılan yerler var mıdır?" - A. Ağaoğlu
- püskürtmek
-i Püskürme işini yaptırmak
- izdiham
isim Aşırı kalabalık, yığılma"Tıbbiyeli uzaklaşır fakat o izdiham içinde kızın teyzesi kaybolur." - P. Safa
- telâş
Trafik ve İlk Yardım, Herhangi bir nedenle acelecilik, kaygı, tasa, endişe, şaşkınlıktan doğan karışıklık, kargaşa.
- koşturmak
-i Koşma işini yaptırmak"Atları hızla koşturdu."
- kofa
isim, bitki bilimi Hasır otu
- ıvır zıvır
sıfat Küçük, önemsiz"Muharrem artık ıvır zıvır işlere pek bakmamaya başladı." - S. F. Abasıyanık
- önemsiz şey
- acele ettirmek
- hızla akmak
- acele etme
- sıkıstırmak
- geriye atmak
- aşıkmak
- düşüncesizce hamle yapmak
- hamle saldırış
- hasırotu
- hızla yürümek
- hızlı hareket
- rush
- saz sapı