- ödeme
isim Ödemek işi, tediye"Aradan yedi sekiz ay geçmiş, hiç aksama olmamıştı ödemelerde." - Y. Z. Ortaç
- sıva
isim Herhangi bir yapıdaki yüzeyleri düzgünleştirmek için kullanılan, yarı akışkan, kum, kireç, çimento karışımı veya toprak harç"Onu sıvası dökük, iki göz evinde kınalı saçlı, çipil oğlancığını severken görmeli." - N. Meriç
- teslim etmek
bir şeyi sahibine vermek
- tediye
isim, ticaret Para vb. bir şey verme, ödeme
- icra etmek
yapmak
- geri vermek
bir şeyi aldığı yere veya kimseye vermek, iade etmek"Amerikan barın gerisinden işaret eden barmen seslendi." - N. Cumalı
- çevirmek
-i Bir şeyin yönünü değiştirmek"Nefes nefese koşan anneme, başını çevirmeden cevap verdi." - Y. Z. Ortaç
- göstermek
-i Birini veya bir şeyi işaretle belirtmek"Vitrindeki oyuncağı parmağıyla gösterdi."
- çalmak
-i, -e Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak"İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı." - F. R. Atay
- bağışlamak
-i, -e Bir mal veya hakkı karşılık beklemeden birine vermek, teberru etmek"Ödünç aldığı parayı bile kendinden daha ihtiyaçlısına bağışlayan ancak bir masal adamıdır, değil mi?" - İ. A. Gövsa
- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- yapmak
-i Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek"Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." - Ç. Altan
- etmek
nsz Bir işi yapmak"Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." - H. Taner
- sunmak
-i, -e Bir büyüğe veya nezaket gereğince bir kimseye bir şeyi vermek, arz etmek, yollamak, göndermek, takdim etmek"Bu küçük hadiseyi devlet adamlarımıza bir müşahede olarak sunuyorum." - B. Felek
- anlatmak
-i, -e Bilgi vermek, izah etmek"Gece sabaha kadar düşündüğü şeyleri babasına da anlatmak isterdi." - P. Safa
- açıklamak
-i Bir konuyla ilgili gerekli bilgileri vermek, izah etmek
- işlemek
-i Bir şeye emek vererek onu daha elverişli bir duruma getirmek
- oluşturmak
-i Oluşmasını sağlamak, meydana getirmek, teşekkül ettirmek, tekvin etmek"Bu kahraman orduyu doğuran ve oluşturan bu millet var oldukça: Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!" - B. Felek
- formülleştirmek
-i Formül durumuna getirmek
- tercüme etmek
çeviri yapmak"Biz, telif eser ayarında bir sanat kıymeti taşıyan tercümelere teşekkür edelim." - B. R. Eyuboğlu
- eritmek
-i Erimesini sağlamak, erimesine yol açmak"Fazla yağlarını eritmek için karısı ile yürüyüşe çıkan fabrikatör..." - H. Taner
- iade
isim Alınmış bir şeyi geri verme"Sekiz buçuk altını iade için eline mühim bir para geçmesi lazımdı." - R. H. Karay
- iade etmek
geri vermek, geri çevirmek"Sekiz buçuk altını iade için eline mühim bir para geçmesi lazımdı." - R. H. Karay
- kılmak
yardımcı fiil Etmek, yapmak
- tabir etmek
yorumlamak
- formüle etmek
- karşılık olarak vermek
- - laştırmak
- -landırmak
- sıva.