- ceza
isim Uygunsuz davranışlarda bulunanlara uygulanan üzüntü, sıkıntı, acı verici işlem veya yaptırım"O, olası ihanetim için cezalardan ceza beğenirken, ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordum." - E. Şafak
- hakkını vermek
gereğini bütün olarak yerine getirmek"Haktan ayrılmamalı."
- ödence
isim, hukuk Tazminat
- tazminat
isim, hukuk Zarar karşılığı ödenen para, ödence"Benim bir raporum üzerine sonradan adamcağıza bileği için üç beş lira tazminat verdiler." - R. N. Güntekin
- bedel
isim Değer, fiyat, kıymet
- ödemek
-i Bir alışveriş ilişkisinde, borcu alacaklıya vermek, tediye etmek"Borç varsa benimkidir, onu ödemek ve teşekkür etmek lazım." - R. H. Karay
- ödül
isim Bir başarı karşılığında verilen armağan, mükâfat"Ödül, yarıştırma kurumlarını giderek ellerinde topluyorlar." - A. Ağaoğlu
- karşılık
isim Bir davranışın karşı tarafta uyandırdığı, gerektirdiği başka davranış, mukabele"Haykırışlarına etraftan karşılık gelmiyordu." - H. R. Gürpınar
- tazmin
isim Zararı ödeme
- mükafat
Kur’an-ı Kerim, 1. Ödül.
2. Değerlendirici, sevindirici davranış.
- ödüllendirmek
-i Bir başarıyı veya bir iyiliği ödülle değerlendirmek, mükâfatlandırmak"O yüzden, seni ödüllendirmek için sorunu cevapsız bırakmayacağım." - İ. O. Anar
- mükâfatlandırmak
-i Ödüllendirmek"Atatürk bu vefalı dostunu tekrar mebus yaparak mükâfatlandırdı." - Y. Z. Ortaç
- tazmin etmek
zararı ödemek
- telafi etmek
ziyan olan veya elden çıkan bir şeyin yerini doldurmak, karşılamak"Telafisi kolay olmayan bir zarar."
- karşılığını vermek
- ceza.
- Iâyığını vermek
- acısını unutturmak
- cezasını vermek
- karşılığını vermek, ödemek, zararını ödemek, telafi etmek, tazmin etmek, ödence, ödenti, karşılık, tazminat