- surat
isim Yüz (II)"Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." - A. İlhan
- oran
isim Büyüklük, nicelik, derece bakımından iki şey arasında veya parça ile bütün arasında bulunan bağıntı, nispet, rasyo"Yerli oyunların çeviri oyunlara oranı değişti ve yükseldi." - M. And
- derece
isim Bir süreç içindeki durumlardan her biri, basamak, aşama, rütbe, mertebe"Hukuk tahsilini Paris'te bitirmiş, birinci derece diploma almıştı." - Ö. Seyfettin
- kur
isim, ekonomi Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri"Resmî kura göre doların değeri yeniden ayarlandı."
- kur
isim Karşı cinse ilgi göstererek onun hoşuna gitme, gönlünü kazanmaya çalışma
- ücret
isim, ekonomi İş gücünün karşılığı olan para veya mal"Ücret hizmet mukabilidir. Ne yapıyorsun ki sana para verelim?" - N. Hikmet
- değer
isim Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet"İnsan bir şeyin değerini ondan yoksun kalınca anlıyor." - Halikarnas Balıkçısı
- nispet
isim Oran"Zira melal devri uzadığı nispette teheyyüç kuvvetli ve devamlı oluyor." - R. H. Karay
- hesap etmek
bir işin kazancıyla giderini karşılaştırarak bir sonuca varmak
- değer biçmek
bir şeyin değerini belirtmek, bir şeye değer koymak"İnsan bir şeyin değerini ondan yoksun kalınca anlıyor." - Halikarnas Balıkçısı
- sınıf
isim Öğrencilerin yıllık öğrenime göre ayrıldıkları bölümlerden her biri"Birinci sınıf öğrencileri."
- tarife
isim Fiyat gösteren çizelge"Pazar ruhsatları tarifesi hakikaten ağırdır." - N. Hikmet
- hak etmek
bir emek karşılığı hakkı olan şeyi elde etmek, hak kazanmak"Haktan ayrılmamalı."
- fiyat
isim Alım veya satımda bir şeyin para karşılığındaki değeri, eder, paha"Fiyatı her ne ise derhâl tediye ederim." - N. Hikmet
- kıymet
isim Değer"Bir özleyiş ve bir korkudan sonra bayrağın kıymetini ne kadar daha başka, ne kadar daha yakından duyuyordum." - R. E. Ünaydın
- rayiç
isim Bir para biriminin veya malın satış ve sürüm değeri"Türk lirasının rayicinin en yüksek olduğu bir dönemden söz ediyorum." - H. Taner
- bedel
isim Değer, fiyat, kıymet
- beğenmek
-i İyi veya güzel bulmak"Biz çocuklar evimizi çok beğendik." - A. Kutlu
- saymak
-i Bir şeyin kaç tane olduğunu anlamak için bunları birer birer elden veya gözden geçirmek, sayısını bulmak"Nara sormuşlar: -Tanelerin kaç tane? Yiyenler saysın bana ne- demiş." - B. R. Eyuboğlu
- azarlamak
-i Kırıcı ve sert söz söylemek, paylamak, tekdir etmek
- değerlendirmek
-i Bir şeyi yerinde ve yararlı bir yolda kullanmak
- sıklık
isim Sık olma durumu
- çeşit
isim Aynı türden olan şeylerin bazı özelliklerle ayrılan öbeklerinden her biri, tür, nev"Güçlüğün hiçbir çeşidinden yılmamak, dil arıtıcısı olmanın vazgeçilmez bir koşuludur." - N. Uygur
- hız
isim Çabukluk, sürat"Hikâyede baştan sona kadar hareket ve hız olmalıdır." - F. R. Atay
- nevi
Hukuk, çeşit; tür
- sınıflandırmak
-i Bölümlendirmek
- paha
isim Değer, fiyat, eder
- haşlamak
nsz Bir şeyi kaynar suya daldırmak
- taksit
isim Bir borcun belli zamanlarda ödenmesi gerekli olan parçalarından her biri"Sen nasıl olsa memursun, taksitle her şeyi alabilirsin." - Ç. Altan
- nicelik
isim Bir şeyin sayılabilen, ölçülebilen veya azalıp çoğalabilen durumu, kemiyet, miktar, kantite"Bu artış nicelik bakımından olduğu kadar nitelikte de görüldü." - M. And
- Matematik-Geometri, İngilizce de birimsel oran
- kıymet biçmek
- oran, nispet, rayiç, derece, çeşit, sınıf, hız, sürat, fiyat, vergin, fiyat listesi, tarife, mülk vergisi, saymak, ...gözü ile bakmak, ...olarak değerlendirmek,
- değerli olmak
- fiyat listesi
- fiyat takdir etmek
- fiyat ücret
- mülk vergisi
- nispet oran
- nispetinde
- vergisi oranı