- baskı
isim Bir eserin basılış biçimi veya durumu"Baskı yanlışlıkları yüzünden kapatılan gazeteler vardı." - A. Ş. Hisar
- basın
isim Gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yazılı yayınların bütünü, matbuat"Bütün bildiklerimizden öteye İstanbul basını bize ne öğretebilirdi?" - Y. K. Karaosmanoğlu
- basın dünyası
isim Görsel ve yazılı basın organları ile burada görevlilerin tümü, medya camiası
- baskı yapmak
bir kimseyi bir işi yapmaya zorlamak, zor kullanmak"Baskı yanlışlıkları yüzünden kapatılan gazeteler vardı." - A. Ş. Hisar
- acele
sıfat Hızlı yapılan, çabuk, tez, ivedi"Adam, acele adımlarla tekrar geri dönüyor, süratle merdivenlerden iniyor." - E. M. Karakurt
- kalıp
isim Bir şeye biçim vermeye veya eski biçimini korumaya yarayan araç"İstenilen kalıplarda ve istenilen nüanslarda heykeller yapılabilir." - P. Safa
- basımevi
isim Basım işi yapılan yer, matbaa
- üstüne düşmek
bir kimseyle veya bir şeyle çok ilgilenmek"Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." - H. E. Adıvar
- elbise dolabı
isim İçindeki askılara giysi asılan, genellikle tahtadan yapılan ve özel bölmeleri olan mobilya"Bir defasında bunun elbise dolabının karanlık aynasında boğulan gün ışığı olduğunu anlamıştı." - P. Safa
- medya
isim İletişim ortamı"Medya dedikleri bu bin başlı ejderhayla baş edemedim." - N. Meriç
- basım
isim Basımcılık
- basmak
-e Vücudun ağırlığını verecek bir biçimde ayak tabanını bir yere veya bir şeyin üzerine koymak"Bastığın yerlerde güller açtı, sarıldı ayaklarına." - C. Külebi
- bastırmak
-i Basma işini yaptırmak"Çok güçlüydü, bastırdı, omuzlarını yatağa yapıştırdı âdeta." - T. Dursun K
- sarmak
-i Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak, çevrelemek
- kavramak
-i Elle sıkıca tutmak"Çocuğu koltuk altlarından kavrayıp kaldırdı." - N. Cumalı
- zorlamak
-i Birine bir şey yaptırmak amacıyla güç kullanmak, boyun eğdirmeye çalışmak, zor kullanmak, mecbur etmek"Bir realite hissi ile değil, bir tarih hissi ile kendimizi zorluyorduk." - F. R. Atay
- kalabalık
isim Çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle oluşan insan topluluğu"Kalabalık içinde zorlukla boş bir masa bularak oturdum." - A. Haşim
- ütülemek
-i Ütü ile buruşukluklarını gidermek"Bir erkek, hizmetçisini sevse ondan daha iyi kimsenin çamaşır ütüleyemeyeceğine inanır." - R. H. Karay
- hızlandırmak
-i Hız verilmek, hızı artırılmak"Haberleşme olanaklarının çoğalması, basının gelişmesi, bu bilinçlenmeyi hızlandırır." - O. Rifat
- sıkmak
-i Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak"Yalnız kalan kadın titriyor, hıçkırarak kucağındaki yavrusunu sıkıyor." - Ö. Seyfettin
- mengene
isim, teknik Onarma, işleme, düzeltme vb. işlemlerin uygulanacağı nesneyi sıkıştırıp istenildiği gibi tutturmaya yarayan bir tür alet"Yıldız, bileğimi bir mengene gibi sıktı." - A. Gündüz
- pres
isim, teknik İşletme, onarma, düzletme vb. işlemlerin uygulanması için bir nesneyi, iki ağırlık arasında mekanik olarak sıkıştırmaya yarayan alet, mengene, cendere
- matbaa
isim Basımevi"Belki bu matbaanın işi ama dergiler elimize ulaşmazsa sizi sorumlu tutarız." - A. Ümit
- sıkıştırma
isim Sıkıştırmak işi
- üstelemek
nsz Bir düşünce veya istek üzerinde durmak, direnmek, ısrar etmek, tekit etmek"Almazlandım gerçi ama üsteleyip elime para bile sıkıştırdı." - M. Kutlu
- ısrar etmek
bir konuda, bir düşüncede sürekli direnmek, ayak diremek"Ben hiçbir yerde yemeğe bu kadar ısrar görmedim." - F. Otyam
- cendere
isim, teknik Pres
- sıkışma
isim Sıkışmak durumu"İçinde garip bir sıkışma, ezilip büzülme duyuyordu." - P. Safa
- yığışma
isim Yığışmak işi
- çabuklaştırmak
-i Bir işin yapılmasını hızlandırmak, aceleleştirmek, tesri etmek"Şimdi hükmü yerine getirmeyi çabuklaştıralım." - K. Tahir
- sıkıstırmak
- altında tutmak
- matbaa makinası
- sıkıştırma, baskı, tazyik,
- askerliğe
- bahriye hizmetine zorlamak
- baskı sanatı
- baskı tezgâhı
- basın mensupları
- gazete yazısı
- hızlı sürmek
- iş çokluğu
- sıkıca sarılmak
- zorla hizmete almak
- çok koşturmak
- özsuyunu almak