- talih
isim Şans"Benim küskün talihimin bana verdiği ızdırap yeter." - E. İ. Benice
- parça
isim Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey"Yolun bu parçası bozuk."
- Hak
isim Adalet"Haktan ayrılmamalı."
- bölüm
isim Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, kısım"Gelgelelim, hayatın bu masalsı bölümü çok kısa sürüyor." - A. Ağaoğlu
- kader
isim Yazgı"Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor / Lakin vatandan ayrılışın ızdırabı zor" - Y. K. Beyatlı
- kısım
isim Parçalara ayrılmış bir şeyin her bölümü, bölük, kesim"Felsefenin teorik olan kısmına pek aldırmaz." - N. Araz
- miktar
isim Bir şeyin ölçülebilen, sayılabilen veya azalıp çoğalabilen durumu, nicelik
- kısmet
isim Tanrı'nın her kişiye uygun gördüğü yaşama durumu, nasip
- nasip
isim Birinin payına düşen şey
- hisse
isim Pay"Bana gelip hisseni satın almak istiyorum, bana devret deseydin belki razı olurdum." - O. Kemal
- pay
isim Birden fazla kişi arasında bölüşülmüş bir bütünden, bu kişilerin her birine düşen bölüm, hisse
- ayırmak
-i, -e Bölmek"Elmayı dörde ayırmak."
- çeyiz
isim Gelin için hazırlanan her türlü eşya, cihaz"Noksansız bir çeyiz ve düğünle iyi bir eve verilen Zeynep..." - T. Buğra
- drahoma
isim Hristiyan ve Musevilerde gelinin damada verdiği para veya mal"Ben de çalışıp kazanmak, drahoma toplayarak evlenmek istedim." - A. Gündüz
- cüz
isim Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri
- bölmek
-i Bir bütünü iki veya daha çok parçaya ayırmak, taksim etmek"Bir domates aldı, çakıyla dörde böldü." - N. Cumalı
- bölüştürmek
-i, -e Bölüşme işini yaptırmak
- taksim etmek
bölmek, bölüştürmek, pay etmek"Bu antlaşmalar, Osmanlı Devleti'nin taksimini öngörüyordu." - A. İlhan
- parsellemek
-i Parsellere ayırmak"Geniş arazisini parselleyip sattı." - T. Buğra
- porsiyon
isim Herhangi bir yemekten bir kimseye verilen belirli miktar"Sosisin ekmeği ve hardalı o kadar boldur ki bir porsiyonla iki kişi bile doyar." - S. Birsel
- hisselere ayırmak
- bir tabak yemek
- miras bırakmak
- parça, bölüm, porsiyon, pay, hisse,
- hisse pay çeyiz