- tabaka
isim, jeoloji Katman"Madenin üzerindeki kalın toprak tabakası kaldırılıyor."
- tabaka
isim Cepte taşınan tütün veya sigara kutusu"Ceviz ağaçlarının altına çökebilir, tabakalarınızdan birer sigara yakabilirsiniz." - S. F. Abasıyanık
- kat
isim Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü"Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık." - S. F. Abasıyanık
- kat
isim Kesme, kesilme
- taciz etmek
sıkıntı vermek, rahatsız etmek
- kullanmak
-i Bir şeyden belli bir amaçla yararlanmak"Parmaklarının arasındaki mendili eskiyinceye kadar kullandığın hiç oldu mu?" - H. C. Yalçın
- yapmak
-i Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek"Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." - Ç. Altan
- etmek
nsz Bir işi yapmak"Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." - H. Taner
- eğmek
-i Düz olan bir şeyi eğik duruma getirmek"Ağır ağır başını eğip yere baktı ve boynunu büktü." - Y. Z. Ortaç
- temayül
isim Bir tarafa eğilme, meyletme"Yarının siyasetine yol açan fikirler, temayüller ilk önce bunlar arasında kaynaşır." - Y. K. Karaosmanoğlu
- eğilim
isim Bir şeyi sevmeye, istemeye veya yapmaya içten yönelme, meyil, temayül"İnsanoğlunun, yaradılıştan medeniliğe eğilimi vardır." - N. Ataç
- meyil
isim Eğiklik, eğim, akıntı"Fazılpaşa Yokuşu'nda akşam olurken, tatlı bir meyille denize uzanan kırmızı damların üzeri kararır." - H. E. Adıvar
- kalınlık
isim Kalın olma durumu
- tutmak
-i Elde bulundurmak, ele almak"Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu." - Ö. Seyfettin
- çalışmak
nsz Bir şeyi oluşturmak veya ortaya çıkarmak için emek harcamak"Aldırma sen hemen çalış ki biraz / Çalışan ilerler, yerinde kalmaz" - E. B. Koryürek
- işletmek
-i İşlemesini sağlamak, çalıştırmak"Trenlerimizi odunla işletiyorduk." - F. R. Atay
- katmer
isim Bir şeyi oluşturan katlardan her biri
- sıkıstırmak
- gidip gelmek
- rüzgâra karşı gitmek
- plise
- düzenli seferler yapmak
- hedefe doğru ilerlemek
- bir faaliyeti devam ettirmek
- birbirini takip eden hamlelerle yormak ve bunaltmak
- düzenli sefer yapmak, gidip gelmek, işlemek, çalışmak, iş yapmak, kat, katmer
- eğmek.
- sefer yapmak