- derece
isim Bir süreç içindeki durumlardan her biri, basamak, aşama, rütbe, mertebe"Hukuk tahsilini Paris'te bitirmiş, birinci derece diploma almıştı." - Ö. Seyfettin
- sebep
isim Bir şeyin olmasına veya belli bir hâlde bulunmasına yol açan şey"Her medeniyet çöküş sebeplerini kendi içinde taşır." - C. Meriç
- çengel
isim Bir yere takılmaya, geçirilmeye yarayan eğri ve ucu sivri demir"Alaturka, eski tahta kapısının dışarıdan da içeriden de çengelleri var." - A. Kutlu
- bahane
isim Bir şeyin gerçek sebebi gizlenerek ileri sürülen uydurma sebep"Birtakım bahanelerle elimden kurtulacağını mı sanıyorsun?" - A. M. Dranas
- vesile
isim Sebep, bahane"Arkadaşlar birer vesile ile dağıldılar ve beni Besim Bey'le yalnız bıraktılar." - M. Ş. Esendal
- atmak
-i, -e Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak"Taşı suya atmak."
- kanca
isim Bir şey çekmeye yarar, ucu çengelli demir çubuk"Hepsi hazırlandılar, halatlar rota edildi, kancalar gerildi ve denizde köpüklü bir iz bırakarak ileri atıldılar." - N. Hikmet
- aşmak
-den Yüksek, uzak veya geçilmesi güç bir yerin öte yanına geçmek"İki gündür sarp dağ yollarından aşıyoruz." - F. R. Atay
- mertebe
isim Aşama, derece, rütbe"Bu sanatkârı bir yarım ilah mertebesine yükselten ne kuvvet ne de hususiyettir." - A. Ş. Hisar
- tutturmak
-i, -e Tutmasını sağlamak
- askı
isim Üzerine herhangi bir şey asmaya yarar nesne"Durumu hiç değilse bir süre kurtarmak için giysiyi bir askıya takıp duvardaki çiviye astım." - A. Kutlu
- tahmin etmek
yaklaşık olarak değerlendirmek, oranlamak
- kazık
isim Toprağa çakılmak için hazırlanmış, ucu sivri demir veya ağaç"Çadır kazığı." "Hayvanı kazığa bağlamak."
- mandal
isim Kapı vb. şeyleri kapalı tutmaya yarayan, döner tahta veya metal parça
- pim
isim İç içe geçen veya birbiri üzerine gelen parçaları tutturmaya yarayan bir tür tahta veya metal çivi
- dübel
isim Vidanın daha sağlam yerleşmesi için duvarlarda açılan deliğe önceden çakılan plastik yuva
- mıh
isim Çivi
- Yöresel-Bölgesel, Sadece duvarları olan yıkık bina (Erzurum)
- ağaç çivi
- tahta çivi
- yerine mıhlamak
- ağaç çivi, mandal, kanca, askı, asılgan, mandallamak,
- alıp satmak suretiyle fiyatlarda istikrar sağlamak
- ing. sodalı viski veya konyak
- sekilde çalışmak
- sekilde çalışmak.
- çamaşır mandalı. around peg in a square hole bulunduğu yere yakışmayan kimse. take one down a peg bir kimseyi küçük düşürmek.
- çiviler çakarak yerini işaret etmek