- zorunda bırakmak
yapmaya mecbur etmek"Sabır güzel, faydalı fakat zor şeydir." - B. Felek
- iyilik etmek
yararlı işler yapmak, yardımcı olmak
- zorunlu kılmak
mecbur etmek"Tanzimat, gecikmiş de olsa zorunlu, kaçınılmaz bir atılımdı." - N. Cumalı
- bağlamak
-i, -e Bir şeyi bir yere veya bir şeye tutturmak"Gemiyi iskeleye bağlamak."
- zorlamak
-i Birine bir şey yaptırmak amacıyla güç kullanmak, boyun eğdirmeye çalışmak, zor kullanmak, mecbur etmek"Bir realite hissi ile değil, bir tarih hissi ile kendimizi zorluyorduk." - F. R. Atay
- mecbur etmek
zorlamak"Biz toprağımızdan düşmanı atmaya mecburuz." - R. E. Ünaydın
- minnettar kılmak
- memnun etmek. I am much obliged. Çok minnettarım.
- zorunda bırakmak, zorlamak, lütufta bulunmak, lütfetmek, iyilikte bulunmak, minnetar bırakmak