- ses
isim Kulağın duyabildiği titreşim, seda, ün"Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu." - F. R. Atay
- şikâyet
isim Hoşnutsuzluk belirten söz veya yazı, sızlanma, sızıltı, yakınma (II), yakıntı"Vali ne yapsa hâkim onu imzalar ve hiçbir şikâyet mevzusu duyulmazmış." - A. Ş. Hisar
- homurtu
isim Homurdanma sırasında çıkan sesin adı"Morarmış bulutlar, hortumları su yüklü fil sürüleri gibi korkunç homurtularla arkamızdan geliyor." - Y. Z. Ortaç
- homurdanma
isim Homurdanmak işi"Kapıda biriken kalabalık homurdanmaya ve fısıldamaya başlamıştı." - İ. O. Anar
- homurdanmak
nsz, -e Öfke, kızgınlık, can sıkıntısıyla anlaşılmaz sesler çıkarmak
- uğultu
isim Gürültülü, boğuk ve anlaşılmaz ses, uğuldama sesi"Arabalar kapı önündeki kaldırıma yanaşık park etmişler." - İ. Aral
- uğuldamak
nsz Sürekli gürültülü, boğuk ve anlaşılmaz ses çıkmak"Varlığımı kaplayan, haşmetle uğuldayan / O büyük yeisim için kâinatı dar gördüm" - E. B. Koryürek
- söylenmek
nsz Söyleme işi yapılmak"Asıl söylenecekler hep sonradan anımsanır." - B. Necatigil
- mırıldanma
isim Mırıldanmak işi"Dolaşık ve tutuk bir dille, yarı anlaşılır yarı anlaşılmaz cümleler mırıldanmaya başladı." - P. Safa
- mırıldanmak
nsz Alçak sesle kendi kendine bir şeyler söylemek"Bastonunu yanağına dayayıp bir şeyler mırıldandı." - L. Tekin
- mırıltı
isim Alçak ve anlaşılmaz bir ses çıkararak konuşma"Dinleyiciler arasında dolaşan mırıltı birden uğultu hâlini aldı." - N. Cumalı
- söylenme
isim Söylenmek işi
- çağıltı
isim Suyun, akarken taşlara, kayalara çarparak çıkardığı sesin adı"Yalnız koca arktan akan suyun serin çağıltısı duyuluyordu." - C. Uçuk
- hırıltı
isim Boğazdan herhangi bir nedenle boğuk çıkan ses"Yavaşlayan soluk alışında hafif hırıltı duyuluyordu." - A. Sayar
- çağıldamak
nsz Sular akarken taşlara, kayalara çarparak "çağıl çağıl" ses çıkarmak"Bu fıskiyenin sularını yıllarca neşeden çağıldar gibi duymuştum." - A. Ş. Hisar
- mırıldanma, mırıltı, söylenme, mızmızlanma, mırıldanmak, homurdanmak, söylenmek
- çağıldamak.