- eski
sıfat Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı"Ey benim eski duygularım, eski düşüncelerim. Neden böyle uzaksınız benden?" - N. Ataç
- yeni
sıfat Kullanılmamış veya az kullanılmış olan, eski karşıtı"Yeni giysi. Yeni ayakkabı."
- ölü
sıfat Hayatı sona ermiş olan, artık yaşamıyor olan, morto, diri karşıtı
- son
sıfat Şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda yapılmış, olmuş olan, ilk karşıtı"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa
- geç
sıfat Belirli zamandan sonra olan"Gecenin geç ve yıldızsız bir saatiydi." - N. Hikmet
- geri kalmış
sıfat Az gelişmiş (ülke, toplum)
- ölmüş
sıfat Ölen, ölü olan"O zaman annemin ölmüş olduğunu hatırlıyorum." - A. Ağaoğlu
- geçen
sıfat Bir önceki (hafta, ay, yaz, kış vb.)"Yine bir gün o kızı geçen yıl gördüğü incirlikte bir daha gördü." - O. C. Kaygılı
- geçenlerde
zarf Yakın bir geçmişte, yakında, geçende"Geçenlerde bir iş adamı bakarada yüz bin liraya yakın para kaybetti." - F. R. Atay
- sabık
sıfat Geçen, önceki, eski"Yorucu çalışmalar sonunda sabık bakanların ne derece hüner sahibi olduklarını tespit etmiştir." - A. İlhan
- rahmetli
isim "Tanrı'nın rahmetine kavuşmuş, bağışlanmış" anlamlarında ölmüş Müslümanları saygıyla anmak için ad veya unvanlarının başına getirilen bir söz"Ben, rahmetli pederden miras kalan bakkal dükkânını işletirim." - A. Ümit
- merhum
isim Ölmüş Müslüman erkek, rahmetli, rahmetlik"Merhumun ruhu zatıalinizi yeryüzünde avukat mı bıraktı?" - A. M. Dranas
- tehir
isim Sonraya bırakma, erteleme
- bugünlerde
zarf İçinde bulunduğumuz zamanda, bu birkaç gün içinde"Bugünlerde hangi yazarlar okunuyor?" - A. Ümit
- gecikme
isim Gecikmek işi, teehhür, rötar"Zaten gecikmemin sebebi evi aramak oldu." - P. Safa
- gecikmiş
- geç, gecikmiş, I'm late.,
- geç ölü rahmetli
- kaybettik
- muayyen zamandan sonra