- kavga
isim Düşmanca davranış ve sözlerle ortaya çıkan çekişme veya dövüş, münazaa"O zamanlar kavga etmeyi bilmek bizim için çok önemliydi çünkü kavga yaşam biçimimizdi." - A. Ümit
- sarsıntı
isim Sarsılma işi, birden sallanma"Her sarsıntıda, önümdeki yeldirmeli kadın şikâyet ediyor." - B. Felek
- kavga etmek
birbiriyle atışmak, dövüşmek"O zamanlar kavga etmeyi bilmek bizim için çok önemliydi çünkü kavga yaşam biçimimizdi." - A. Ümit
- şok
isim Ani bir değişiklik sonucunda ortaya çıkan şaşkınlık"Sinan, şoka uğramış bir hâlde soruyor." - A. Ümit
- sarsmak
-i Birdenbire ve güçle kımıldatmak, sallamak, oynatmak, titretmek"Kalkın bakalım diye çocukların karyolalarını sarsıyorlardı." - Ç. Altan
- batmak
nsz Bir sıvının üstündeyken içine gömülmek"Sonra hani bir gemimiz batmıştı." - S. F. Abasıyanık
- sinirlendirmek
-i Sinirlenmesine sebep olmak"Aklıma gelince sinirlendiriyor, hasta ediyor." - N. Ataç
- kavanoz
isim Plastik, cam vb. maddelerden yapılmış ağzı geniş, çeşitli boylarda kap"Eliyle koymuş gibi rafta çay kavanozunu buldu." - O. Rifat
- titretmek
-i Titremesine yol açmak"Ellerini büsbütün titretiyordu." - R. H. Karay
- gıcırdamak
nsz Gıcırtı çıkarmak"Defteri elime alıp şu iki sayfalık yazıyı karaladıktan sonra kapının yavaşça gıcırdadığını işittim." - H. Z. Uşaklıgil
- sinirine dokunmak
hoşuna gitmemek, sinirlendirmek"Koket ruhu artık yüzünün sinirlerini idare etmiyordu." - R. N. Güntekin
- ahenksiz ses çıkarmak
- kavanoz, şok, sarsıntı, kulak tırmalamak, sarsmak,
- bozuk ve çatlak ses çıkartmak
- kavanoz.
- çatlak ses. on a jar on the jar hafifçe aralık.