- tam
sıfat Eksiksiz, kesintisiz"Tam iki saat yalandan tamirle uğraştım." - A. Gündüz
- bütünleme
isim Tamamlama, tam duruma getirme, ikmal
- tamamlamak
-i Eksiksiz, tamam duruma getirmek, bütünlemek"Rehberim sille, tokat hatta asker süngüsü, bir hayli darbe yedikten sonra işini tamamladı." - N. F. Kısakürek
- birleştirmek
-i, -le Bir araya getirmek"Bu müşterek duygu ve anlayış birçok zevkleri birleştirir ve bir topluluk meydana getirirdi." - A. Ş. Hisar
- katmak
-i, -e Bir şeyin içine, üstüne veya yanına, niteliğini değiştirmek veya niceliğini artırmak için başka bir şey eklemek, karıştırmak"Sirkeye su katmak."
- bütünlemek
-i Eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak
- kaynaşmak
nsz, -le Ayrılmayacak bir biçimde birleşmek"Çakılla çimento kaynaşır."
- bütünleşmek
nsz Bütün duruma gelmek"Boğaziçi'nde yaşayan bir insan, kendisini kapanmış, bütünleşmiş bir mekânda duyumsar." - A. Boysan
- tümlevini almak
- bütün veya yekpare kılmak