- kar
isim Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak düşen su buharı"Kıştı, yerler iki karış kar tutmuştu." - T. Buğra
- alma
isim Almak işi, ahiz, derç, ittihaz, kabız
- gelişme
isim Gelişmek işi, inkişaf, neşvünema, tekâmül, evolüsyon"Şiir, uygarlıkların doğuşunda, gelişmesinde ilk işaret oluyor." - N. Cumalı
- ürün
isim Doğadan elde edilen, üretilen yararlı şey, mahsul
- üreme
isim Üremek işi
- çoğaltma
isim Çoğaltmak işi, teksir, fazlalaştırma, ziyadeleştirme
- büyüme
isim Büyümek işi"Selim'in büyümesiyle ulu ağaca tırmanma özlemi de arttıkça arttı." - Halikarnas Balıkçısı
- almak
-i Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- yükseltmek
-i Yükseğe çıkarmak, yukarı kaldırmak"Yastığımızı alçaltsak da yükseltsek de boynumuz ağrır." - Y. K. Karaosmanoğlu
- yükselmek
nsz Yükseğe çıkmak"Derenin sağ tarafında yükselen tepenin yamaçları daha hafif eğimli, daha genişti." - N. Cumalı
- büyütmek
-i Büyük duruma getirmek, genişletmek"Onun hicvi, yalnızca görüntüleri büyüten bir büyüteç değil." - N. Hikmet
- anlatmak
-i, -e Bilgi vermek, izah etmek"Gece sabaha kadar düşündüğü şeyleri babasına da anlatmak isterdi." - P. Safa
- açıklamak
-i Bir konuyla ilgili gerekli bilgileri vermek, izah etmek
- ilave
isim Ekleme, ulama
- artırmak
-i Artmasını sağlamak, çoğaltmak"Bu sıcak ve içten ses Fikret'i hayata bağlıyor, yaşama sevincini artırıyordu." - R. Enis
- artmak
isim Büyük heybe
- arttırmak
-i Artırma işi yapılmak
- çoğaltmak
-i Miktarını, sayısını, ölçüsünü artırmak, fazlalaştırmak, ziyadeleştirmek"Şüphe yok ki ölçüsüz bir para israfı bu borçları daha çoğaltacak, hiç azaltmayacaktı." - P. Safa
- uzatmak
nsz Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak"Saç uzatmak. Tırnak uzatmak."
- gelişmek
nsz, biyoloji Büyüyüp boy atmak, yetişmek, neşvünema bulmak"Çalı süpürgeleri bir türlü ağaç hâline gelemeden ama ağacı taklit edercesine gelişir." - S. F. Abasıyanık
- mahsul
isim Ürün"Ankara'ya geldiği zaman Hacı Bayram'ı müritleriyle ovada mahsul toplarken görür." - A. H. Tanpınar
- germek
-i Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek"Yayı daha germe / Kıracaksın" - B. Necatigil
- artma
isim Artmak işi"Tiyatrolar sayıca arttı, bunun sonucu seyirci sayısında da artma oldu." - M. And
- Çoğalma
isim Çoğalmak işi, fazlalaşma, ziyadeleşme"Öğlene doğru seyirciler çoğalmaya başladı." - A. Kulin
- gerilmek
nsz Germe işi yapılmak, gergin duruma gelmek, belirli bir uzama ile çekilmek"Koltuğunda şöyle bir gerilmiş, gülümseyerek yüzüme bakıyordu." - Y. Z. Ortaç
- artış
isim Artma işi, artım"Bu artış nicelik bakımından olduğu kadar nitelikte de görüldü." - M. And
- agrandisman
isim Büyültme
- artırma
isim Artırmak işi"Çocuk oyunlarının büyük çoğunluğu gibi heyecanı artırma zamanı geldi." - A. Kutlu
- yükselme
isim Yükselmek işi, itila"Pencereden çıkıp göğe yükselmeye başladı." - İ. O. Anar
- büyümek
nsz Organizmanın bütününde veya bu bütünün bir bölümünde, boyutlar artmak, irileşmek, eskisinden büyük duruma gelmek"Büyür güzellikleri, vücutları, kısmetleri çocuklar uyurken." - F. H. Dağlarca
- çoğalmak
nsz Azken çok olmak, çok duruma gelmek, artmak, fazlalaşmak, ziyadeleşmek"Ansızın aşağıda ayak sesleri, uğultular çoğaldı." - Y. Z. Ortaç
- fazlalaşma
isim Çoğalma
- fazlalaşmak
nsz Çoğalmak"Dışarıda sulu kara benzeyen bir yağmur, geceden beri fazlalaşan keskin bir rüzgâr vardı." - P. Safa
- kar etmek
- verimli olmak
- altmak
- artmak, çoğalmak, yükselmek, artırmak, çoğaltmak, artış
- hasllât