- tam
sıfat Eksiksiz, kesintisiz"Tam iki saat yalandan tamirle uğraştım." - A. Gündüz
- gizli
sıfat Görünmez, belli olmaz bir durumda olan, edimsel karşıtı"Kanun, gizli eşyayı bulmaya mahsus bir fal kitabı değildir." - N. F. Kısakürek
- kesin
sıfat Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, mutlak, kati, maktu"Sevmem kesin sözleri, bir kesin söz duydum mu tersine söylemek gelir içimden." - N. Ataç
- dolaylı
sıfat Doğrudan doğruya olmayan, dolayısıyla olan, vasıtalı, bilvasıta, endirekt"Sözler ve eylemler birincil anlamlarını yitirdiler, her şey dolaylı yollardan bir başka şeyin göstergesi hâline geldi." - E. Şafak
- örtülü
sıfat Örtüsü olan"Ampir koltuklu, keten masa örtülü bir lokantaydı." - S. Erez
- katı
sıfat Sert, yumuşak karşıtı"Bu hâl, onu ilk defa giyilen katı gömlek gibi sıkıyordu." - F. R. Atay
- hudutsuz
sıfat Sınırsız"Ben de bu hudutsuz yığında bir kum tanesiyim." - N. F. Kısakürek
- üstü kapalı
sıfat Açık ve kesin olmayan"Onu yumuşatacağına, daha fazla alaycı yaptı oldukça üstü kapalı bir sesle..." - H. E. Adıvar
- şüphesiz
sıfat Şüphesi olmayan, kuşkusuz
- dokundurma
isim Dokundurmak işi"Zaman zaman sertleşen, acı dokundurmalara varan bir tartışmadan sonra..." - T. Buğra
- zımni
sıfat Kapalı olarak yapılan veya söylenen, dolayısıyla anlatılan, kapalı, gizli"Bu sözün zımni anlamı şudur."
- örtük
sıfat Örtülü, kapalı"İsyankâr sitemlerle dolu, örtük çığlıklar olarak değerlendirilen şiirler yazdığı söyleniyordu." - R. Mağden
- ima olunan
- ifade edilmeden anlaşılan
- aslında olan. be implicit in zımnen anlasılmak. implicit confidence. tam güven implicitly zımnen
- dolaylsıyle anlatma
- dolaylsıyle anlatma.
- dolaylı olarak belirten, kapalı, imalı, örtük, tam, kesin
- tamamıyle. implicitness ima