- alçak
sıfat Yerden uzaklığı az olan, yüksek karşıtı"Kaşlarını çatarak bakakaldı dairenin alçak balkonuna." - E. Şafak
- alçak gönüllü
sıfat Kendi değerini olduğundan aşağı gösteren, başkalarını küçük görmeyen, büyüklenmeyen (kimse), engin gönüllü, mütevazı, tevazulu"Alçak gönüllü olmak yine yüksekliği artırır." - N. F. Kısakürek
- gönülsüz
sıfat Gönlü olmadan, isteksiz yapılan"Bir okul skecinin gönülsüz oyuncuları gibiydiler." - A. Kulin
- fakir
sıfat Geçimini güçlükle sağlayan, yoksul, fukara, zengin karşıtı"En fakir köyler taştandır ve üstü kiremittir." - F. R. Atay
- basit
sıfat Yapılması veya anlaşılması kolay olan, karışık olmayan, bayağı"İşte en basit bir sebep. Belki sadeliğinden tuhaf geliyor insana." - N. F. Kısakürek
- indirmek
-i Yüksekten, sarp ve kötü yerden veya yukarıdan aşağıya inmesini sağlamak"Zeynep'i o sel yatağından, yağdan kıl çeker gibi indirdi." - Y. Kemal
- önemsiz
sıfat Önemi olmayan, ehemmiyetsiz
- mütevazı
sıfat Alçak gönüllü"Sakin, mütevazı ve kalabalıktan kaçan ruhunu incitmemek için onu, birkaç kişi ile sırtımda ebedî makamına ben götürdüm." - A. H. Müftüoğlu
- aciz
isim Gücü bir işe yetmez olanın durumu, güçsüzlük"Kendimde mukavemet yerine zaaf, taarruz yerine aciz, mücadele yerine gevşeklik hissediyorum." - E. İ. Benice
- hakir
sıfat Aşağı görülen, değersiz"O hâlde, insanın yaratılması, kendini hakir bilmesi, aşağı görmesi içindir." - N. F. Kısakürek
- gösterişsiz
sıfat Gösterişi olmayan, mütevazı"Fakat fakir, gösterişsiz ve hatırsız bir adam olduğu için teşebbüsleri daima neticesiz kalmıştır." - R. N. Güntekin
- düşürmek
-e Düşmesine yol açmak, düşmesine sebep olmak"Ben şimdi buracıkta tarağımı düşürmüşüm, gördünüz mü?" - O. C. Kaygılı
- alçaltmak
-i Alçak duruma getirmek"Yastığımızı alçaltsak da yükseltsek de boynumuz ağrır." - Y. K. Karaosmanoğlu
- naçiz
sıfat Değersiz, önemsiz"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." - Atatürk
- saygılı
sıfat Saygısı olan, saygı gösteren, hürmetli, hürmetkâr"Annem sıcakkanlı ve saygılıydı." - A. Kutlu
- kalender
isim Gösterişsiz, sade yaşamaktan yana olan, alçak gönüllü kimse, ehlidil, rint
- tevazu
isim Alçak gönüllülük"Bilhassa tevazusu ile herkesin hürmet ve muhabbetini kazanmıştı." - N. F. Kısakürek
- hürmetkâr
sıfat Saygılı"Hakkında sarf edilen alaycı sözlere mukabil şimdi takdirler, hürmetkâr iltifatlarla karşılıyordu." - A. H. Çelebi
- alçakgönüllü
- gözden düşürmek
- kibrini kırmak
- burnunu sürtmek
- alçak gönüllü, gösterişsiz, önemsiz, sıradan, fakir,
- kabahatini itiraf edip af di- lemek
- karşısında eğilmeye mecbur tutmak. humble apology alçak gönüllülükle özür dileme. humble dwelling mütevazı ev. eat humble pie kibri kırılmak
- tevazu ile. humbleness alçak gönüllülük
- tevazu.
- övüngenlikten vaz geçip boyun eğmek