- haber almak
kendisine bildirilmek, öğrenmek, bilgi edinmek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
- haberi olmak
bilgisi olmak, bilmek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
- kulak vermek
merak edip dinlemek, işitmeye çalışmak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın "Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın
- sorguya çekmek
bir suçla ilgili olarak soru sorup cevap istemek"Soracakları varmış yıllardır sorarlar / Anlaşılan bu sorgu daha yıllarca sürecek" - A. İlhan
- öğrenmek
-i Bilgi edinmek"Gerçi yeni nesil, eskiyi öğrenmekte bir fayda görmüyor ama ben gene de yazayım." - B. Felek
- duymak
-i Bilgi almak, öğrenmek, haber almak"Bir köylüden burada avlandığınızı duydum." - Halikarnas Balıkçısı
- duy
isim Elektrik ampulünün takıldığı bakır veya pirinçten yivli yer
- dinlemek
-i İşitmek için kulak vermek"Konağın hesabını sen söylersin, ben de dinlerim." - A. Ş. Hisar
- işitmek
-i Kulakla algılamak, duymak"Doktorun sesini işitince koştu, yanakları kırmızı, gözleri parlıyordu." - H. E. Adıvar
- mektup almak
yazılan mektup adrese gelip ele geçmek"Mektubunda diyorsun ki gel gayri / Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım" - B. S. Erdoğan
- işitmek, duymak, haber almak, duymak, öğrenmek, dikkatle dinlemek