- ızgara
isim Metal çubukların, ağaç dallarının aralıklı sıralanmasıyla yapılan parmaklık veya kafes biçiminde araç
- ocak
isim Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma vb. amaçlarla kullanılan yer"Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar." - Halikarnas Balıkçısı
- sinirlendirmek
-i Sinirlenmesine sebep olmak"Aklıma gelince sinirlendiriyor, hasta ediyor." - N. Ataç
- şömine
isim Odalarda, genellikle duvar kenarlarında tuğla veya taştan yapılmış, bacası olan yer, ocak"Müsveddeleri, harıl harıl yanan açık şömineye atıyordu." - H. E. Adıvar
- üzmek
-i Üzüntü vermek"Onu biraz üzerim ama zekâsına da bayılırım." - S. F. Abasıyanık
- gıcık etmek
sinirlendirmek, öfkelendirmek, kızdırmak"Bronşit filan desem öksürük değil gıcık bile yok." - S. M. Alus
- rendelemek
-i Rende ile pürüzlerini gidermek, istenilen biçimi vermek"Tahtayı rendelemek."
- gıcırdamak
nsz Gıcırtı çıkarmak"Defteri elime alıp şu iki sayfalık yazıyı karaladıktan sonra kapının yavaşça gıcırdadığını işittim." - H. Z. Uşaklıgil
- gıcırdatmak
-i Gıcırtı çıkarmasına yol açmak"Merdivenleri gıcırdatmadan indi, kadının kapısı önünde durdu." - Y. Atılgan
- pencere kafesi
- demir parmaklık ızgara
- ocak ızgarası
- ocak ızgarası, rendelemek, gıcırdatmak, gıcırdamak
- sinirlendirici bir şekilde
- sürterek ses çıkarmak