- haber almak
kendisine bildirilmek, öğrenmek, bilgi edinmek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
- deneme
isim Denemek işi, sınama"Bu denemeleri yaptığıma hiç pişman değilim. Bugüne kadar yararlıklarını görüyorum." - N. Hikmet
- olay
isim Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vaka"O olaydan sonra bir daha yalnız kalmamıştık onunla." - N. Cumalı
- görgü
isim Bir toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik davranışları, terbiye"İçinde yaşadığımız aynı çevre, aynı görgü, beni tamamıyla onlara benzetmiyor." - O. C. Kaygılı
- Tat
isim Canlıların besinlerdeki uçucu olmayan bileşikleri damak, boğaz ve dil yüzeyindeki mukoza noktaları aracılığıyla algıladığı duyum
- başından geçmek
daha önce aynı duruma uğramış olmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- deney
isim Bilimsel bir gerçeği göstermek, bir yasayı doğrulamak, bir varsayımı kanıtlamak amacıyla yapılan işlem, tecrübe"Senelerdir gece gündüz elektrik yüklü deneyler yapa yapa sinir küpüne döndüğüne inanırdı içten içe." - E. Şafak
- hissetmek
-i Fiziksel bir uyarıyı duymak"Hançer saplanmış gibi keskin bir sızı hissetmişti kasıklarında." - A. Kulin
- görmek
-i Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
- macera
isim Baştan geçen ilginç olay veya olaylar zinciri, serüven, sergüzeşt, avantür"Türk şiirinin ve Türk musikisinin bir gurbet macerası olduğunu bilirdim." - A. H. Tanpınar
- çekmek
-i, -e Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek"Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı." - R. N. Güntekin
- öğrenmek
-i Bilgi edinmek"Gerçi yeni nesil, eskiyi öğrenmekte bir fayda görmüyor ama ben gene de yazayım." - B. Felek
- pratik
sıfat Kolaylıkla uygulanabilir, kullanışlı
- yaşamak
nsz Canlılığını, hayatını sürdürmek"Hiçbir şey yaşarken daha önemli değildir." - A. İlhan
- duymak
-i Bilgi almak, öğrenmek, haber almak"Bir köylüden burada avlandığınızı duydum." - Halikarnas Balıkçısı
- tecrübeli
sıfat Tecrübesi olan, görmüş geçirmiş"Bu tecrübeli deniz kurdunun muhakkak bir beklediği var." - F. F. Tülbentçi
- tecrübe
isim Deneyim"Her tarih eseri, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak yazarın hayat tecrübesine bağlıdır." - C. Meriç
- marifetli
sıfat Usta, hünerli
- bilgili
sıfat Bilgi sahibi olan, malumatlı, malumattar, malumat sahibi, haberli"Ama iyiler, bilgililer, yetenekliler nerede idi?" - T. Buğra
- uğramak
-e Yola devam etmek üzere, bir yerde kısa bir süre kalmak"Karaya uğramak, her denizci gibi cinine gidiyordu." - Halikarnas Balıkçısı
- yaşantı
isim Hayat tarzı, içinde yaşanılan şartların tümü, hayat"Eski alışkanlıkların yanı sıra genel yaşantıya tepki duymuşlardı." - C. Külebi
- denemek
-i Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için bir insanı, bir nesneyi veya bir düşünceyi sınamak, tecrübe etmek"Gelecek ise daha denemediğimiz zaman kesitidir." - N. Uygur
- sınama
isim Sınamak işi, deneme, tecrübe
- tecrübe etmek
denemek, sınamak"Her tarih eseri, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak yazarın hayat tecrübesine bağlıdır." - C. Meriç
- vukuf
isim Anlama, bilme, bilgi"Yazdığı şiirlerin tatsız ve alelade oluşuna mukabil edebiyattaki vukufu derin ve genişti." - A. H. Çelebi
- idman
isim, spor Alıştırma
- tatmak
-i Dil yardımıyla bir şeyin tadının nasıl olduğunu anlamak
- maruz kalmak
bir olay veya bir durumla karşı karşıya olmak"Herkes, her an müthiş bir tehlikeye maruzdur." - P. Safa
- deneyim
isim Bir kimsenin belli bir sürede veya hayat boyu edindiği bilgilerin tamamı, tecrübe, eksperyans
- seruven
- deneyim, tecrübe, başa gelen şey, serüven, olay, yaşantı, görmek, görüp geçirmek, çekmek, yaşamak
- irfan sahibi
- tecrübe deneme görgü