- yerine getirmek
istenileni, gerekeni yapmak"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- icra etmek
yapmak
- idam etmek
verilen ölüm cezası hükmünü yerine getirmek
- çalmak
-i, -e Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak"İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı." - F. R. Atay
- düzenlemek
-i Düzenli, düzgün duruma getirmek, düzen vermek, tanzim etmek"Odasını düzenledi."
- yapmak
-i Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek"Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." - Ç. Altan
- etmek
nsz Bir işi yapmak"Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." - H. Taner
- başarmak
-i Bir işi istenilen bir biçimde bitirmek, muvaffak olmak"Birçok şeyi unutabilmeyi istediğim çok zamanlarım oldu ama bunu bir türlü başaramadım." - A. Ağaoğlu
- çalıştırmak
-i, -e Çalışmasını sağlamak
- yürütmek
-i Yürüme işini yaptırmak, yürümesini sağlamak
- gerçekleştirmek
-i Gerçek duruma getirmek, yapmak, ortaya koymak"Her medeniyet kendine has değerleri gerçekleştirerek insanlığın ortak hazinesini zenginleştirir." - C. Meriç
- uygulamak
-i Kuramsal bir bilgiyi, ilkeyi, düşünceyi herhangi bir alanda hayata geçirmek, tatbik etmek"Nitekim bilge bunu açıkça söylemekle kalmaz, tamı tamına uygular da." - N. Uygur
- bütünlemek
-i Eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak
- üstesinden gelmek
- tatbik mevkiine koymak
- yürürlüğe koymak
- hükmü infaz etmek
- hükmü infaz etmek.
- idam etmek, yürütmek, uygulamak, gerçekleştirmek, icra etmek, çalmak, icra etmek
- yapma ifa idam