- aç
sıfat Yemek yemesi gereken, tok karşıtı"Aç ne yemez, tok ne demez." - Divanü Lügati't-Türk
- açık
sıfat Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı"Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları girmekte." - E. Atasü
- beyhude
sıfat Yararsız, anlamsız"Bu seferler, bu at koşturmalar beyhude değil." - A. Kabaklı
- nafile
sıfat Yararsız"Delikanlı çağımızdaki cevher / Yalvarmak, yakarmak nafile bugün" - C. S. Tarancı
- yoksun
sıfat Belli bir şeyden kendisinde olmayan, belli bir şeyin yokluğunu çeken, mahrum
- boşluk
isim Oyuk, çukur, kapanmamış yer
- tahliye etmek
boşaltmak"Evin tahliyesi iki gün sürdü."
- saçma
isim Saçmak işi
- akıtmak
-i, -e Akmasını sağlamak, akmasına yol açmak, dökmek
- dökülmek
nsz Dökme işi yapılmak veya dökme işine konu olmak"Bekliyorum. Bir gül döküldü vazoda / Bekliyorum. Ses yok ölgün piyanoda" - H. F. Ozansoy
- boşaltmak
-i Boş duruma getirmek"Bu durum, ister istemez evi doldurup boşaltanlarda da kısıntı yapmamızı gerektiriyordu." - A. Ağaoğlu
- boş
sıfat İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
- değersiz
sıfat Değeri olmayan veya değeri çok az olan, önemsiz, kıymetsiz, naçiz"Peki öyleyse neden söz vermeyi değersiz bulmuşuz?" - N. Uygur
- önemsiz
sıfat Önemi olmayan, ehemmiyetsiz
- verimsiz
sıfat Verimi olmayan veya az olan, yetersiz"Çok verimsiz bir çalışma."
- semeresiz
sıfat Sonuçsuz
- boşuna
sıfat Boş, yararsız, gereksiz, beyhude, nafile"Kapıldığı tüm fikirler saçma, kurduğu tüm hayaller boşunaydı." - E. Şafak
- manasız
sıfat Anlamsız"Kim bilir nasıl manasız şeyler karalayıp oraya atmışım." - H. R. Gürpınar
- anlamsız
sıfat Anlamı olmayan, önemli bir şey anlatmayan, manasız, beyhude, boş, içsiz, yersiz, gıcırı bükme, ipsiz sapsız"Üstelik o gece yorumsuz, anlamsız bir temsilde çok sıkılmıştım." - M. And
- boşalmak
nsz Boş duruma gelmek, içinde bir şey kalmamak, inhilal etmek"Sınıf tamamen boşaldığında çıtı pıtı kadınla öğretmenin de onlarla birlikte gitmiş olduklarını fark etti." - E. Şafak
- bilgisiz
sıfat Bilgi sahibi olmayan, bilisiz, malumatsız, cahil"Sen hükûmeti yönetenleri hep bilgisiz, akılsız mı sanırsın?" - N. Cumalı
- dökmek
-i Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak"İhtiyar karısı pırıl pırıl kalaylı maşrapa ile ona su dökecek." - S. F. Abasıyanık
- kof
sıfat Kuruyarak veya çürüyerek içi boşalmış olan"Kof ceviz."
- mahrum
sıfat Yoksun"Esef olunur ki memleket, ilmî ehliyeti haiz, üstün insanlardan mahrumdu." - S. Ayverdi
- yararsız
sıfat Yarar sağlamayan, yararı olmayan, işe yaramayan, yarayışsız, faydasız, nafile, avantajsız
- boş, boş, saçma, abuk sabuk, aç, boşaltmak, içini boşaltmak, dökmek, boşalmak
- meyvasız