- hâl
isim Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet"Herkes hâline göre bir hediye verdi." - H. R. Gürpınar
- yok etmek
ortadan kaldırmak, ifna etmek, izale etmek
- zeval bulmak
bozulup yok olmak, çökmek
- çözmek
-i Düğümlü, bağlı veya sarılı bir şeyi açmak
- bozmak
-i Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek"Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
- açmak
-i Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek"Kapıyı açıp içeri giriyorum." - A. Ağaoğlu
- erimek
nsz Katı cisim sıvı içine karışarak sıvı durumuna geçmek"Şeker suda erir."
- feshetmek
-i Verilmiş bir yargıyı kaldırmak, bozmak
- halletmek
-i Güç görünen bir olay veya duruma çözüm yolu bulmak"Bir arkadaşa, sinema işlerinden anlayan bir arkadaşa bu konuşmayı anlattığım zaman o muammayı halletti." - N. Hikmet
- dağıtmak
-i Toplu durumda bulunanları birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak"Düşman ordusunu çil yavrusu gibi dağıtırlardı." - Y. K. Beyatlı
- eritmek
-i Erimesini sağlamak, erimesine yol açmak"Fazla yağlarını eritmek için karısı ile yürüyüşe çıkan fabrikatör..." - H. Taner
- izale etmek
yok etmek, gidermek
- çözünmek
nsz Çözülme işine konu olmak, dağılmak, erimek
- hallolmak
nsz Çözümlenmek, sonuçlanmak
- erimek, eritmek, feshetmek, dağıtmak, feshedilmek, dağılmak, özünü kaybetmek, kaptırmak, özünü tutamamak, kapılmak
- eritilebilir
- muhallil
- çözülebilir