- salgı
isim, biyoloji Hücrelerin, vücuttaki bezlerin kandan ayırıp oluşturdukları ve yeniden kana, başka organa veya dışarıya saldıkları sıvı madde, ifraz"Tükürük bir salgıdır."
- ödeme
isim Ödemek işi, tediye"Aradan yedi sekiz ay geçmiş, hiç aksama olmamıştı ödemelerde." - Y. Z. Ortaç
- çıkarma
isim Çıkarmak işi, emisyon"Yağmazsa yağmasın. Biz onsuz da kışı çıkarmasını biliriz eninde sonunda." - N. Hikmet
- boşaltma
isim Boşaltmak işi"Bir yandan hizmetçiler yemek sofrasını sökerek büyük bir salonu boşaltmaya çalışıyorlardı." - H. C. Yalçın
- yapma
isim Yapmak işi
- akıntı
isim Akma işi"Musluğun akıntısı bir türlü kesilemedi."
- çıkma
isim Çıkmak işi"Bu evden çıkmam, mağlubiyeti kabul ederek mücadeleden kaçmam demekti." - K. Bilbaşar
- yaylım ateşi
isim Birden çok ateşli silahın aynı zamanda ateş etmesi"Sofrada sana karşı epeyce şiddetli bir yaylım ateşinin açılışına şahit oldum." - Y. K. Karaosmanoğlu
- ateş etmek
ateşli silahlarla mermi atmak"Bu eller, vücuda getireceği tesirle duman ve ateş içinde, bütün bir memleketin son feryadını uyandırarak soğuyup donabilirdi." - H. S. Tanrıöver
- serbest bırakmak
tutuklu veya gözaltında bulunan birini serbest, özgür duruma getirmek, tahliye etmek
- akma
isim Akmak işi
- boşalma
isim Boşalmak işi"Kadınların başlarında beyaz çatkılarla ilaç fabrikalarından sel köpüğü gibi taşıp boşalmalarını anlattı." - L. Tekin
- tahliye
isim Boşaltma"Evin tahliyesi iki gün sürdü."
- tahliye etmek
boşaltmak"Evin tahliyesi iki gün sürdü."
- Deşarj
Boşalma, üzerindeki yükü atma.
- ödemek
-i Bir alışveriş ilişkisinde, borcu alacaklıya vermek, tediye etmek"Borç varsa benimkidir, onu ödemek ve teşekkür etmek lazım." - R. H. Karay
- akış
isim Akma işi
- akıtmak
-i, -e Akmasını sağlamak, akmasına yol açmak, dökmek
- cereyan
isim Bir yöne doğru akma, akış, akıntı"Köprünün parmaklığına dayandı, gözlerini Haliç'in kapkara sularına, bu suların cereyanına kaptırdı." - E. E. Talu
- çıkmak
-den İçeriden dışarıya varmak, gitmek"Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık." - F. R. Atay
- ağartmak
-i Ak duruma getirmek, beyazlatmak"O zaman da denizde sakal ağartmış olanların çoğu bu işte bir bit yeniği var diye işkillenmişler." - Halikarnas Balıkçısı
- boşaltmak
-i Boş duruma getirmek"Bu durum, ister istemez evi doldurup boşaltanlarda da kısıntı yapmamızı gerektiriyordu." - A. Ağaoğlu
- atmak
-i, -e Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak"Taşı suya atmak."
- çıkarmak
-den Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- azaltmak
-i Az denecek bir miktara indirmek"İlk işleri kullandıkları renkleri azaltmak oluyor." - B. R. Eyuboğlu
- göndermek
-i, -e Bir yere doğru yola çıkarmak, yollamak, ulaşmasını, gitmesini sağlamak, irsal etmek"Hepimizi esir edip Malta'ya gönderecekleri ağızlarda dolaşıyordu." - H. E. Adıvar
- bırakmak
-i Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
- izin
isim Bir şey yapmak için verilen veya alınan özgürlük, müsaade, ruhsat, icazet, mezuniyet"Ben dahi başka bir diyara gitmek için izin talep ederim." - A. Kabaklı
- ihraç etmek
yurt dışına mal veya hizmet satmak
- ihraç
isim Çıkarma, dışarıya atma
- cerahat
isim İrin
- sızıntı
isim Sızan şey"Bu testinin çatlağı hiçbir sızıntı göstermemişti." - A. Gündüz
- aksetmek
-den Ses bir yere çarpıp geri dönmek, yankılanmak, yankı vermek"Aksetti uyanmış tepelerden sırasıyla / Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi" - Y. K. Beyatlı
- azletmek
-i Bir kişiyi görevinden almak, uzaklaştırmak"Beni bir daha devlet işlerinde kullanılmamak üzere azlettiler." - R. N. Güntekin
- terhis
isim, askerlik Askerlik ödevini bitirenleri ordudan bırakma"Artık serbestim, koynumda terhis kâğıdımla dönüş yolundayım." - R. N. Güntekin
- aklama
isim Aklamak işi, ibra
- ateşlemek
-i Tutuşturmak, yakmak"Ocağı ateşlemek."
- azil
isim Görevden alma
- debi
isim, coğrafya Bir akarsuyun herhangi bir kesiminden saniyede geçen suyun hacmi, akım
- ifa
isim Bir işi yapma, yerine getirme
- ifa etmek
yapmak, yerine getirmek
- salmak
-i, -e Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durumuna son vererek serbest kılmak, bırakmak, koyuvermek"Derhâl kapının zincirini salıvererek kanadı arkasına kadar açtı." - E. E. Talu
- terhis etmek
askerlik görevini bitirenleri bırakmak"Artık serbestim, koynumda terhis kâğıdımla dönüş yolundayım." - R. N. Güntekin
- yerine getirme
- görevden çıkarmak
- işten çıkarmak
- ateş etme
- boyayı çıkaran madde
- boşaltma borusu
- boşaltma salıverme terhis
- cereyanı boşaltmak
- görevine son vermek
- işten çıkarılma
- rengini açmak
- sırtından yük atma
- yük boşaltma
- yük boşaltmak