- derece
isim Bir süreç içindeki durumlardan her biri, basamak, aşama, rütbe, mertebe"Hukuk tahsilini Paris'te bitirmiş, birinci derece diploma almıştı." - Ö. Seyfettin
- aşama
isim Önem veya değer bakımından gitgide yükselen bir sıra basamakların her biri, rütbe, mertebe, paye
- tabaka
isim, jeoloji Katman"Madenin üzerindeki kalın toprak tabakası kaldırılıyor."
- tabaka
isim Cepte taşınan tütün veya sigara kutusu"Ceviz ağaçlarının altına çökebilir, tabakalarınızdan birer sigara yakabilirsiniz." - S. F. Abasıyanık
- derece derece
sıfat Farklı farklı, değişik"Böyle kabul etmeyenin sürgünden ipe kadar derece derece ağır cezaları vardır." - F. R. Atay
- sınıf
isim Öğrencilerin yıllık öğrenime göre ayrıldıkları bölümlerden her biri"Birinci sınıf öğrencileri."
- mevki
isim Yer, mahal"Gelibolu civarında Akbaş mevkisinde bir cephane deposu vardı." - Atatürk
- rütbe
isim Mertebe, derece, paye"Müfit vatandaş yetiştirmenin kutsi zevki de her rütbenin, her zevkin fevkinde değil midir?" - E. İ. Benice
- unvan
isim San"Deme bana Oğuz, Kayı, Osmanlı / Türk'üm, bu ad her unvandan üstündür" - Z. Gökalp
- düzey
isim Bir yüzeyin veya bir noktanın yüksekliğindeki yatay sınır, seviye"Su düzeyi."
- mertebe
isim Aşama, derece, rütbe"Bu sanatkârı bir yarım ilah mertebesine yükselten ne kuvvet ne de hususiyettir." - A. Ş. Hisar
- seviye
isim Düzey"Eski güzel sakalını bile birkaç günlük uzunca bir tıraş seviyesine indirmiştir." - R. N. Güntekin
- basamak
isim Bir yere çıkarken veya bir yerden inerken basılan ve art arda gelen, birbirine belirli aralıkları olan düz yüzeylerden her biri"Koşarak basamaklara yürüdü, merdivenleri bir solukta çıktı." - P. Safa
- paye
isim Rütbe"Lalalık, kavaslık derecelerinden kalfalık payesine yükseldiği bir sırada İsmail'in oğlu yanımdan uzaklaştırıldı, gitti." - Y. K. Karaosmanoğlu
- evre
isim Bir olayda birbiri ardınca görülen, bir işte birbiri ardınca beliren, gelişen değişik durumların her biri, aşama, safha, merhale
- nicelik
isim Bir şeyin sayılabilen, ölçülebilen veya azalıp çoğalabilen durumu, kemiyet, miktar, kantite"Bu artış nicelik bakımından olduğu kadar nitelikte de görüldü." - M. And
- doktora
isim Bir fakülte veya yüksekokulu bitirdikten sonra o bilim dalında sınav ve bilimsel bir eserle erişilen derece, basamak"Gezdiricimiz, büyük romancı üstüne doktora tezini hazırlayan bir genç." - M. C. Anday
- diploma
isim Bir kimseye herhangi bir okulu veya öğrenim programını başarıyla tamamladığını, bir derece veya unvanı kullanmaya hak kazandığını, bir iş, sanat veya meslek dalında çalışabilme yetkisi elde ettiğini belirtmek için bir öğretim kurumu tarafından düzenlenip verilen resmî belge, icazetname, şehadetname"Çoğunlukla üniversite diploması alabilmek uğruna kendini paralayan bir gençlikle karşı karşıyayız." - A. Cemal
- mezuniyet
isim Okulu bitirme"Mezuniyet sınavı."
- derece, düzey, derece, kademe, öğrenim derecesi