- gözaltı
isim, hukuk Birinin, güvenlik kuvvetleri tarafından belli bir yerde belli bir süre alıkonulması, gözetim, nezaret
- koruma
isim Korumak işi"Bütün oba sevdalıları korumanın sevinci, övüncü içindeydi." - Y. Kemal
- bakım
isim Bakma işi
- hapis
isim Bir yere kapatıp salıvermeme
- sorumluluk
isim Kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi, sorum, mesuliyet"Babam bütün sorumluluğu üzerine aldı." - M. Yesari
- hapsetmek
-i, -e Bir suçluyu hapishaneye koymak
- emanet
isim Birine geçici olarak bırakılan ve teslim alınan kişice korunması gereken eşya, kimse vb., inam, vedia"Emaneti olanlar burada her vakit bunlarla ilgilenecek bir çırak bulurlar." - S. Birsel
- himaye
isim Koruma, gözetme, esirgeme, koruyuculuk, gözetim"Henüz ana himayesine ne kadar muhtaç olduğunu görüyorum." - Y. Z. Ortaç
- gözlem
isim Bir nesnenin, olayın veya bir gerçeğin, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alınıp incelenmesi, müşahede"Onun romanları düş gücüne değil, gözlem gücüne dayanır." - S. Birsel
- muhafaza
isim Koruma, saklama, korunum"Zamanımızda kıymetli şeylerin muhafazası güçleşti." - B. Felek
- vesayet
isim Vasilik"Vesayet ve himaye altına giren bir devlet istiklalini yitirir." - H. Taner
- velayet
isim Velilik
- inam
isim Emanet, vedia
- vedia
isim Saklanılması, korunması için birine veya bir yere bırakılan eşya, inam, emanet"Vatan sana vediadır."
- bekçi
isim Bir şeyi veya bir yeri bekleyip korumakla görevli kimse"Han bekçisi, saçağın altındaki döşeğinde hâlâ uyumaktaydı." - İ. O. Anar
- nezaret
isim Bakma, gözetme, gözetim
- gözetim
isim Gözetme işi, nezaret"Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır." - Anayasa
- tutuklu
sıfat, hukuk Kanun yoluyla hürriyetlerinden alıkonularak bir yere kapatılan (kimse), tutuk, mevkuf"Bir hafta süreyle durmaksızın işkence ettiği tutuklusunun yüzüne bile bakmamıştı." - O. Aysu
- tutukluluk
isim Tutuklu olma durumu, mevkufluk, mevkufiyet
- gözaltına alınmak
- alıkonma
- bir kimsenin vesayeti altında bulunmak. give into custody teslim etmek
- emanet etmek. take into custody tutmak
- gözetim bakım, nezaret, gözaltı, muhafaza, himayedarlık, hapis
- hapsetme. be in custody mahpus olmak
- tevkifetmek
- tevkifetmek.