- ters
sıfat Gerekli olan duruma karşıt, zıt
- ters
isim Hayvan pisliği
- karşı
isim Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi"Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor." - H. E. Adıvar
- aksi
sıfat Ters, zıt, karşıt, olumsuz, menfi"Salıncağın ipini sallandığı istikametin aksine çekti." - O. C. Kaygılı
- fiş
isim Prizden elektrik akımı almaya yarayan araç
- zıt
sıfat Karşıt, ters"Sizin kadar zıt mizaçlı ikizler görülmemiştir herhâlde." - E. Şafak
- karşı çıkmak
dışarıdan gelenleri karşılamaya gitmek"Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor." - H. E. Adıvar
- karşı koymak
boyun eğmemek"Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor." - H. E. Adıvar
- marka
isim Resim veya harfle yapılan işaret
- zıt gitmek
birine karşı sürekli ters davranmak, istediklerinin tersini yapmak"Sizin kadar zıt mizaçlı ikizler görülmemiştir herhâlde." - E. Şafak
- mukabele etmek
karşılık vermek, karşılıkta bulunmak
- tersine
zarf Beklenilenin, umulanın aksine, karşıt olarak, bilakis, aksine"Sesimi duyan Ayça da geliyor yanıma, kardeşinin tersine ilgiyle sokuluyor bana." - A. Ümit
- sayaç
isim Hava gazı, elektrik, su vb.nin kullanılan miktarını veya mekanik etkilenmeleri ölçen alet, saat
- tezgâh
isim Genellikle dükkânlarda satıcıların önündeki uzun masa"Bir tezgâhtan öbürüne koşuyor, bir kumaş topunu bırakıp başkasına saldırıyordu." - R. H. Karay
- karşılık vermek
küçük büyüğüne karşı gelmek"Haykırışlarına etraftan karşılık gelmiyordu." - H. R. Gürpınar
- sayıcı
isim, tarih Vergi almak için hayvan sayımı yapan kimse
- büfe
isim Evlerde içine yemek takımlarının konduğu dolap
- gişe
isim İstasyon, sinema, banka, mağaza ve bazı giriş kapılarında bilet veya para alıp verilen, çoğu küçük pencere biçiminde olan yer, şalter"Gişeden biletlerimizi alarak büyükşehrin bahçesini geziyoruz." - A. Haşim
- karşılık
isim Bir davranışın karşı tarafta uyandırdığı, gerektirdiği başka davranış, mukabele"Haykırışlarına etraftan karşılık gelmiyordu." - H. R. Gürpınar
- mukabelede bulunmak
karşılık vermek
- karşılıklı vuruş
- karşıt şey
- mukabil harekette bulunmak
- mukavemet etmek
- mutfak tezgâhı
- tezgâh, marka, fiş, sayıcı, sayaç, karşı çıkmak, karşısında olmak, muhalefet etmek, karşılamak, karşı koymak, karşılık vermek, karşı
- uymamak