- boğaz
isim Boynun ön bölümü ve bu bölümü oluşturan organlar, imik, kursak"Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." - Ö. Seyfettin
- büzmek
-i Buruşturarak, sıkıştırarak veya kıvrım yaparak bir şeyin alanını ve hacmini küçültmek
- kısmak
-i Sesi azaltmak, alçaltmak"Radyoyu biraz kısar mısın?"
- sıkmak
-i Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak"Yalnız kalan kadın titriyor, hıçkırarak kucağındaki yavrusunu sıkıyor." - Ö. Seyfettin
- engellemek
-i Bir şeyin gerçekleşmesini veya yapılmasını önlemek"Gelgelelim bu yalnız, bu mutlu ölüm düşünü tek bir şey engellemektedir." - A. Ağaoğlu
- sıkışmak
nsz Kalabalıktan dolayı birbirine çok yaklaşmak"Üç hademe, ebe, hasta bakıcı merdivenin orta sahanlığında sıkışmışlar, sedyeyi çevirmeye çalışıyorlar." - M. Ş. Esendal
- büzme
isim Büzmek işi
- sınırlandırmak
-i Sınırlamak, hudutlandırmak
- kısıtlamak
-i Önceden verilmiş olan hak ve hürriyetlerin sınırlarını daraltmak, tahdit etmek"Hükûmet dış gezileri kısıtladı."
- daraltmak
-i Dar duruma getirmek"Hoyrat bir rüzgâr bütün gün tozu dumanına katmış, solukları kesmiş, göğüsleri daraltmıştı." - T. Buğra
- daralmak
nsz Dar duruma gelmek, küçülmek"İleride yolun daraldığını göre göre gaza yüklendi." - E. Şafak
- sıkıstırmak
- dar geçit. constrictive sıkıcı
- daraltmak, sıkmak, kısmak
- daraltmak. constriction sıkma