- eş
isim Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri"Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun." - Ö. Seyfettin
- eşit
sıfat Yapı, değer, boyut, nicelik ve nitelik bakımından birbirinden ne artık ne eksik olmayan (iki veya daha çok şey), müsavi"Bunlar bastonlarına dayanarak hep eşit adımlarla yürürler." - S. Birsel
- denk
isim Yük hayvanlarının sağ ve soluna konulan iki yük parçasından her biri"Yükün bir dengi fasulye, bir dengi nohut."
- denk
sıfat Ağırlık bakımından eşit olan
- müsavi
sıfat Eşit"Kendisi için bu budalaların arasında bir dakika geçirmek artık bir asır kaybetmeye müsaviydi." - Ö. Seyfettin
- akran
isim Yaş, meslek, toplumsal durum vb. bakımından birbirine eşit olanlardan her biri, boydaş, böğür, taydaş, öğür"Babası silik, adsız bir berberken çocuk bütün akranlarını çekerek dükkânını canlandırdı." - N. Cumalı
- denk.
- eş, denk, eş, denk