- durum
isim Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon"Genel Sekreter, kazadaki sıtma durumu hakkında verdiğim uzun tafsilattan pek memnun kaldı." - R. N. Güntekin
- meydan okumak
korkmadığını, çekinmediğini açıkça bildirmek, kavga veya yarışmaya çağırmak"Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu." - Ö. Seyfettin
- iddia etmek
sözünde direnmek, bir iddia ileri sürmek"Mahkemenin elinde bu iddiaları yalanlayacak bir belge yoktu." - T. Buğra
- zorluk
isim Sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük, zahmet"Seyfi, zorluk karşısında kalırsa birini yakalayıp silah atmadan buraya dönecek." - S. Kocagöz
- karşı durmak
direnmek, dayanmak"Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor." - H. E. Adıvar
- itiraz etmek
bir düşünce veya kararı benimsemeyerek karşı çıkmak, karşı çıkmak"Benim bunlara itirazım yoktu. Tek itirazım, annemin oynamaya kaldırılmasıydı." - A. Kutlu
- sorgulamak
-i Suç niteliğinde bulunan bir sorun üzerine ilgili bulunanlara sorular sormak
- davet etmek
çağırmak
- davet
isim Çağrı, çağırma
- itiraz
isim Bir düşünce veya kararı benimsemeyerek karşı çıkma"Benim bunlara itirazım yoktu. Tek itirazım, annemin oynamaya kaldırılmasıydı." - A. Kutlu
- meydan okuma
- düelloya davet etmek
- meydan okumak,
- meydan okuma davet
- mücadeleye davet
- ’hodri meydan’ demek