- var
sıfat Mevcut, evrende veya düşüncede yer alan, yok karşıtı
- var olmak
sağ olmak, yaşamak
- mal olmak
bir şeye bir değer karşılığında sahip olmak"Mal vardı, mülk vardı. At vardı, araba vardı." - Ö. Seyfettin
- durmak
nsz Hareketsiz durumda olmak"Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
- hakkında
zarf İlgili olarak, üzerine"Her iki eserde de bu suallerin cevapları hakkında uzun uzun tafsilat verilmektedir." - A. H. Çelebi
- gerçekleşmek
nsz Gerçek olmak, gerçek duruma gelmek, meydana gelmek, tahakkuk etmek"Sevgililerin birbirine kavuşması gerçekleşmeyecek bir uzak umut olarak gözükür." - M. And
- çekmek
-i, -e Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek"Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı." - R. N. Güntekin
- etkilemek
-i Etkiye uğratmak, tesir etmek"Toplumu etkileyen olaylara herkes kendi yorumunu katıyor." - N. Cumalı
- tutmak
-i Elde bulundurmak, ele almak"Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu." - Ö. Seyfettin
- olmak
nsz Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak"En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu." - S. F. Abasıyanık
- bulunmak
nsz Bulma işine konu olmak"Yerde para bulundu."
- vaki olmak
vuku bulmak, gerçekleşmek
- sanki
zarf Farz edelim ki, güya"Sanki toprak altına diri diri gömülen benim." - A. Ağaoğlu
- hezeyan etmek
saçmalamak"Hiddetlenince hezeyana başladı."
- Ø
- -dır
- imek
- -il
- berylium berilyum
- değil mi
- var olmak, bulunmak, -dir, -dır, -di, -dı
- varlığını göstermek