- düzen
isim Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem"Bilhassa toprak ve silah meselelerinin bir düzene konmasını, hem de tezelden istediler." - F. Otyam
- sıra
isim Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi"Şehir esnafı şekercisinden tutun da berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar." - S. F. Abasıyanık
- saf
isim Dizi, sıra"Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı." - E. E. Talu
- saf
sıfat Katıksız, arı, katışıksız, halis, has"Hiçbir yerde buradakinden daha saf ve berrak sulara tesadüf etmedim." - H. S. Tanrıöver
- dizi
isim Bir iplik veya tel üzerine dizilmiş inci, boncuk vb.nin oluşturduğu bütün, sıra"İki dizi inci."
- sayı
isim, matematik Sayma, ölçme, tartma vb. işlerin sonunda bulunan birimlerin kaç olduğunu bildiren söz, adet"Bir, beş, yüz, birer sayıdır."
- giyim
isim Giyme işi
- matris
isim Matbaacılıkta kullanılan, girintili çıkıntılı metal veya mukavva kalıp, baskı kalıbı
- çokluk
isim Sayı veya ölçü yönünden çok olma durumu, çoğul, kesret, ekseriyet, teklik karşıtı"Güzel seslere fazla kapılma, onun çokluğu gönül öldürür." - N. F. Kısakürek
- Ordu
isim Bir devletin silahlı kuvvetlerinin tümü"Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi / Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi" - Y. K. Beyatlı
- satır
isim Bir sayfa üzerinde yan yana gelen kelimelerden oluşan ve alt alta sıralanmış her bir dizi"İki dakika süren bu duygusuzluktan sonra bu üç dört satırın cehennemî manaları anlaşılmaya başladı." - A. H. Müftüoğlu
- satır
isim Et kesmeye, kemik kırmaya yarayan ağır ve enli bir bıçak türü
- giyim kuşam
isim Üst baş"Giyime kuşama para harcamazdı." - Y. Z. Ortaç
- elbise
isim Giysi"Üzerinde hafif elbiseler vardı, başı kavuksuzdu." - A. Kabaklı
- tanzim
isim Sıraya koyma, sıralama
- tertip
isim Uygun bir sıraya, düzene koyma, sıralama
- tanzim etmek
sıralamak
- giysi
isim Her türlü giyim eşyası, giyecek, elbise, kıyafet, esvap, libas, urba"Hanımlar tatil köylerinde son moda giysiler giyiyorlar." - Ç. Altan
- tertip etmek
düzenlemek, hazırlamak
- almak
-i Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- adet
isim, matematik Sayı"İşe giren kadınların adedi günden güne çoğalıyor." - N. Hikmet
- miktar
isim Bir şeyin ölçülebilen, sayılabilen veya azalıp çoğalabilen durumu, nicelik
- süslemek
-i Birtakım katkılarla bir şeyin daha güzel, daha göz alıcı olmasını, daha hoş görünmesini sağlamak, bezemek, bezeklemek, donatmak, tezyin etmek"Yemişçiler dükkânlarını meyvelerle süslüyorlar." - S. F. Abasıyanık
- bolluk
isim Bol olma durumu"Eteğin belinde bir bolluk var."
- düzenlemek
-i Düzenli, düzgün duruma getirmek, düzen vermek, tanzim etmek"Odasını düzenledi."
- çizelge
isim Çizgilerle bölümlere ayrılmış kâğıt, cetvel
- donatmak
-i Birinin giyimini sağlamak
- dizmek
-i, -e Bazı nesneleri iplik, tel vb.ne geçirmek"Ortada, hasırların üstünde yığılı tütün yapraklarının etrafında, ana, iki kız oturmuş tütün diziyorlardı." - N. Cumalı
- nizam
isim Düzen"Evin nizamında Türk kadınlarının vakur zarafeti göze çarpar." - O. S. Orhon
- yazı tahtası
isim Okullarda üzerine yazı yazılan, genellikle kara tahta
- düzenleme
isim Düzenlemek işi, tertip, organizasyon"En saçma görünen batıl inançlar dahi insanın bir duygusunu, bir davranışını düzenleme gayesini güder." - M. Kaplan
- gürlük
isim Gür olma durumu
- debdebe
isim Görkem"Bir Tanzimat konağının şaşırtıcı debdebesi içinden bu küçük eve düşmüştü." - A. H. Tanpınar
- aranjman
isim, müzik Düzenleme
- giyecek
isim Giysi
- sütun
isim, mimarlık Herhangi bir maddeden yapılan, zaman zaman üstünde çıkıntılı bir bölüm olan, genellikle bir altlığa, bazen doğrudan doğruya yere dayalı silindir biçiminde düşey destek, kolon"Terasın mermer sütunlarından birine dayanmış, sessiz sedasız bana baktığını görüyorum." - R. N. Güntekin
- giydirip kuşatmak
temiz, yeni giysilerle donatmak"İstanbul'un mahalle bekçilerine bir çeşit elbise, bir çeşit şapka giydirdiler." - N. Hikmet
- tantana
isim Görkem"Kerim Ağa epeyce büyük bir tantana ile oğullarından birinin düğününü yapmak üzere idi." - Y. K. Karaosmanoğlu
- dizin
isim Bir kitabın veya derginin kişi, konu, yer adı vb. bakımından içindekileri yer numarasıyla belirten ve eserin arkasında yer alan alfabetik liste, endeks, indeks, fihrist
- giydirmek
-e Giyme işini yaptırmak"İstanbul'un mahalle bekçilerine bir çeşit elbise, bir çeşit şapka giydirdiler." - N. Hikmet
- kabul etmek
- ayakta durmak
- karatahta
- giyisi
- saf çekmek
- tertip etme
- donatmak. arrayal dizme
- düzenlemek, dizmek, tanzim etmek, tertip etmek, süslemek, giydirip kuşatmak, donatmak, önemli birlik, sıra, askeri nizam, giyim kuşam, süs donanım, görkem, tantana, debdebe, saf, sıra
- giydirip kuşatma
- giydirip kuşatma.
- muhteşem kıyafet
- muhteşem kıyafet.