- artık
sıfat İçildikten, yenildikten veya kullanıldıktan sonra geriye kalan
- önceden
zarf Başlarken, başlangıçta, daha önce, evvelce"Bunlar çok önceden suç işlemişler, hapse girmemek için dağa çıkmışlardı." - N. F. Kısakürek
- erken
zarf Vaktinden önce, alışılan zamandan önce, er, geç karşıtı"Sakın geç kalma, erken gel." - A. Rasim
- bile
bağlaç Da, de, dahi"Dayak yemedim, azar bile işitmedim." - A. Kutlu
- zaten
zarf Doğrusu, doğrusunu isterseniz, esasen, zati"Şehir son elli yılda zaten mahşerleşmişti." - A. Boysan
- evvelce
zarf Önceden, eskiden"Evvelce nazirsiz güzel olması lazım gelen yüzü artık buruşmuş." - R. E. Ünaydın
- çoktan
zarf Çok zaman önce, çok zamandan beri, öteden beri, uzun süreden beri"Dışarıda şimşekler çakıp gök gürülderken koyunlar kızarmaya başlamış, kazanlar dolusu hoşaf çoktan kıvama gelmişti." - İ. O. Anar
- şimdiden
zarf İçinde bulunduğumuz zamandan başlayarak"Görülüyor ki atom harbi tehlikesi şimdiden tesirini göstermeye başlamıştır." - N. Hikmet
- hâlen
zarf Şimdi, şu anda, bugünkü günde
- daha önce
- daha şimdiden
- halihazırda
- zaten, çoktan, evvelce, daha önce, şimdiden