- haber vermek
bildirmek, haber ulaştırmak"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
- akıllı
sıfat Gerçeği iyi gören ve ona göre davranan, akil"İkisi de zeki adamdı, akıllı adamdı, yapıcı adamdı." - Y. Z. Ortaç
- fikir vermek
düşüncesini bildirmek"Bir fikrin münazarasıyla kütüphanesinin önünde sabahladığımız geceler olurdu." - A. H. Müftüoğlu
- nasihat
isim Öğüt"Nasihatleri sonuna kadar dinler ve bitince hiç sesini çıkarmaz." - M. Ş. Esendal
- istişare etmek
danışmak
- uyarmak
-i Bir kimseye bir davranışta bulunmasını veya bulunmamasını söylemek, ikaz etmek"Mustafa Kemal Paşa gittikten sonra gelen mebuslar beni uyarıyorlardı." - F. R. Atay
- bildirmek
-e Herhangi bir şeyi haber vermek"Babası ile arasındaki bütün mektuplaşmaları bana da bildiriyor." - E. İ. Benice
- söylemek
-i Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak"Bu konak için de yine senelerden beri aynı şeyi söylerim." - R. N. Güntekin
- haberdar etmek
haber vermek, bildirmek"Olup bitenden haberdardır."
- salık vermek
tavsiye etmek
- öğüt
isim Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz, nasihat"Bütün öğütlerine itaat ettiğim hâlde hiçbir şeye muvaffak olamıyorduk." - A. Gündüz
- akıl öğretmek
birine nasıl davranacağını göstermek, yol göstermek, akıl vermek
- tavsiye
isim Öğütleme, yol gösterme"Doktorların tavsiyesini yerine getirmek için de yürüye yürüye evine vaktinde yetişir." - A. Ş. Hisar
- öneride bulunmak
önermek, teklif etmek
- öğüt vermek
bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için yol göstermek, nasihat etmek"Bütün öğütlerine itaat ettiğim hâlde hiçbir şeye muvaffak olamıyorduk." - A. Gündüz
- tavsiye etmek
bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını öğütlemek, salık vermek"Doktorların tavsiyesini yerine getirmek için de yürüye yürüye evine vaktinde yetişir." - A. Ş. Hisar
- danışmak
-i, -e Bir iş için bilgi veya yol sormak, görüş almak, istişare etmek, müracaat etmek, meşveret etmek"Doktor, bugün size ben asıl başka mesele danışmak için geldim." - H. E. Adıvar
- öğütlemek
-i, -e Birine bir şeyi yapmasını veya yapmamasını söylemek, nasihat etmek"Güzel olanın yıkılmasını kimse öğütlemez." - N. Ataç
- tavsiye etmek, salık vermek, öğütlemek, bildirmek, haber vermek