- suç
isim Törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış
- affetmek
-i Bağışlamak"Açgözlülüğü içeride de dışarıda da affetmeyen gözü tok insanlarız." - A. N. Asya
- geçmek
-e Bir yerden başka bir yere gitmek"Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim." - T. Buğra
- bağışlamak
-i, -e Bir mal veya hakkı karşılık beklemeden birine vermek, teberru etmek"Ödünç aldığı parayı bile kendinden daha ihtiyaçlısına bağışlayan ancak bir masal adamıdır, değil mi?" - İ. A. Gövsa
- aklamak
-i, hukuk Suçsuz veya borçsuz olduğu yargısına vararak birini temize çıkarmak, tebriye etmek, ibra etmek"Bir kitabın çok satmasında o kitabı aklayıcı nedenler pek özel durumlara bağlıdır." - N. Cumalı
- yarlıgamak
-i, din b. (***) Tanrı, birinin suçunu bağışlamak, mağfiret etmek
- azat etmek
Tarih, Kölenin hürriyetini vermek, serbest bırakmak. Derebeyliklerde bir insanı toprak kölesi durumundan kurtarmak.
- erdirmek
-i, -e Ermesini sağlamak, ermesine yol açmak"Sen korkusuz, güçlü, hâkim oldukça ata / Atın seni erdirecek her saltanata" - E. B. Koryürek
- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- kurtarmak
-i Bir canlıyı bir felaketten, tehlikeden veya zor durumdan uzaklaştırmak"İşte böyle bir eser onları bu külfetten kurtarmış olur." - A. H. Çelebi
- temize çıkarmak
- özgür kılmak
- günah veya cezayı affetmek yahut bunu ilân etmek.
- temize çıkarmak, aklamak, suçunu/günahını bağışlamak